17 Mayıs 2012 Perşembe

Hollanda'da tatil! Gelelim ne yapalim?

       Yazin Hollanda'ya gelip tatilini burada gecirmek isteyenler! Bakin bu cok iyi bir fikir, Ingilizce ya da Almanca biliyorsaniz kesinlikle probleminiz yoktur, buralarda 10 yas ustu herkes Ingilizce 12 yas ustu herkeste Almanca ve Ingilizce bilirler en az!, arada daha gayretli olanlar arasinda Fransizca, Ispanyolca, Italyanca konusanlar vardir. Bizim Turklere adim basi rastlarsiniz tabii hic sorun yoktur. Ben buraya ilk geldigimde pazarda meyve ve sebze alisverisini Ingilizce yapiyordum, yeni gelen biri olarak yasadigim soklardan biridir. 
      Yazin arkadaslar heryerde oldugu gibi Hollanda'da, festivaller, konserler, partiler girla gidiyor, hele Amsterdam'da sokak partisi olayi muthis, hergece baska eglence, gunes te yazin zaten 23:00 gibi batar siz dusunun artik. Sizlere bunlardan birkactanesini anlatacagim. 

     Mesela Prinsengracht Festivali, Amsterdam'da duzenlenir, her sene televizyonda o muhtesem konserleri ekranin icine duserek seyrederim ama yazin ben Turkiye'ye geldigimden kendim hic denk gelmedim. Amsterdam'da Prinsengracht'da ki (Anna Frank'in evinin oldugu mahalle)  kanalin (bildiginiz suyun uzerine yani, Hollanda'lilar suyun uzerine insaat yapmakta ustalar) uzerine sahne kurulur bir kac enstruman, bir sarkici klasik muzik konserleri olur ya da bir kac enstrumanla sokak konserleri olur , seyirciler, kanalin kenarinda kaldirimda, kanalin uzerindeki evlerin balkonlardan sarkarak ya da benim favorim ufak teknelerine es dost binerek, bir ellerinde sevdicekleri, bir ellerinde Chardonnay'leri sarkilara eslik ederek dinlerler, olaganustu guzel, romantik ve kaliteli ve bedava (saniyorum) bir gece gecirir seyirciler bakin yukariya bir adet video koydum dinleyin anlarsiniz ne demek istedigimi.  Bu yil Prinsengracht Festivali 10-19 Agustos tarihleri arasinda yapilacak, Ayrintili bilgi icin www.grachtenfestival.nl adresine bakabilirsiniz websitesi Ingilizce ve Hollanda'cadir.
       North Sea Jaz Festival, bu da bana denk gelmiyor yukarida anlattigim sebeplerden dolayi, bu yil 6, 7 , 8 Temmuz tarihlerinde olacak eskiden Den Haag'da olurdu son bir kac yildir Rotterdam'da duzenleniyor. Bu yil kimler varmis bakalim, Lenny Krevitz, Hugh Laurie ( House dizisinin basrol oyuncusu ayni zamanda son donemde caz muzigi yapiyor), George Benson, Trientje Oosterhuis (kendisi olaganustu yetenekli Hollanda'li bir caz sarkicisidir kesinlikle tavsiye ederim), bizden de biri var Oguz Buyukberber, Tony Benet ve daha bir coklari. Bilgi icin Festivalin resmi sitesi olanwww.northseajazz.com  adresine girebilirsiniz bu sitede Ingilizce ve Hollanda'cadir. 

      Yukarida yazdiklarim belli basli iki buyuk gidilesi festival daha opera gunlerimiz var, 25 Mayis 3 Haziran arasi Rotterdam'da, Dunya Festival var yine Rotterdam'da Euromast'in onundeki parkta 27 Mayis'ta oluyor. Rotterdam'daki butun festivaller ve onlarin programlari icin www.rotterdamfestivals.nl  adresine bakabilirsiniz. Amsterdam'dakiler icin http://www.iamsterdam.com  adreslerine bakabilirsiniz. 

 

23 Nisan 2012 Pazartesi

Hollanda'da tatil! Cocuklu aileler icin.



       Yaz geldi cicekler acti, artik zamanidir tatile gitmenin ya da tatil planlari yapmanin. Tatilini Hollanda'da gecirmek isteyenler icin, nacizane birkac oneri de bulunacagim.
        Once cocuklu ailelerden baslayalim diyorum, her ne kadar buralarda cilginca tatil yapma imkani oldugu kadar (Red Light District falan felan...) cocuklu aileler icin olaganustu guzelliklerde egitici, ogretici, eglendirici olanaklar mevcut, sirasiyla bir kac tanesinin uzerinden gecelim.


Madurodam


Adini cok duymussunuzdur eminim, yeri Den Haag'da bulunan bu cok ozel, guzel ve sirin yer cocuklar icin oldugu kadar buyukler icinde guzel bir yer. Hollanda'ya gelip te bir ugramamak olmaz. Burada Hollanda'da ki onemli binalarin, mahallelerin minyaturleri yer aliyor. Fotograflarda da gordugunuz gibi bu minyatur binalarin arasinda enteresan fotograflar cektirebiliyorsunuz. Madurodam yilin her gunu acik. Ayrica iceride kapali alanda cesitli sergiler duzenleniyor, buz heykelleri mesela, sergi alanina girerken sizlere kalin birer ceket veriyorlar. Bir de arada gordugunuz kumbaralara 5 cent atarsaniz trenler, askerler ucaklar bir muddet hareket edip ses de cikariyorlar.

Burasi 1952 yilinda yapilmis ve 2. dunya savasi sirasinda Curasao'lu ogrenci olan, 1940'ta Hollanda icin Almanlara karsi savasan ve savasta olen George Maduro'nun adi verilmis.

Madurodam adres: George Maduroplein 1   
                             2584 RZ Den Haag 

Telefon: +31 (0)70 416 24 00
e-mail adres: info@madurodam.nl
Internet adresi: www.madurodam.nl 
Giris ucretleri : 0-2 yas ucretsiz, 3-11 yas 10,50 EU 12 yas ve ustu 14,50 EU
Acilis saatleri: 09:00-20:00  bilet satislari ise 19:00'da bitiyor
Ayrica Madurodam ile birlikte yine Den Haag'da bulunan Omniversum ve Scheveningen Sea Life icin internetten combine biletler alabiliyorsunuz. Internet uzerinden yapilan bilet satislarinda bir miktar indirim de var.

Omniversum

Burasi arkadaslar yine Den Haag'da bir sinema, ve alelade bir sinema degil, filmler bir futbol sahasi buyuklugunde, yarim kure seklinde ve tavana yerlestirilmis bir ekrana yansitiliyor ve siz de filmleri sirtustu yatarak seyrediyorsunuz. Gosterilen filmler belgesellerden ibaret her yastan insan icin egitici ve ogretici. Mesela ben birkac sene once kopek baliklari ile ilgili bir belgesel seyretmistim orada inanilmaz guzeldi. Su andaki programlarinda su alti, uzay, Van Gogh, yunuslar, vb. konulu belgesel filmler yeraliyor. Filmler Hollandaca ve Ingilizce Turkce yok maalesef, Ingilizce ogrenen cocuklari olanlar icin inanilmaz bir tecrube olacaktir. Filmlerin saatleri ile ilgili bilgiyi tabii ki websitelerinden ogrenebilirsiniz.
Omniversum'un oturma yerleri ve tavandaki sahne






Omniversum adres: President Kenedylaan 5
                              2517 JK Den Haag


Websitesi: www.omniversum.nl


Telefon: 0900 666 48 37

Acilis Saatleri: 10:00-20:00

Giris ucretleri:0-4 yas arasi ucretsiz(onlar anne babalarinin kucaklarina oturarak seyredebiliyorlar) 
                     4-11 yas arasi ve 65 yas ustu icin: 8,50 EU
                     Yetiskinler: 10 EU


Sealife Scheveningen


Bir kere Scheveningen cok guzel bir plaj oraya kadar gitmisken plajda yuruyus yapmayi da ihmal etmeyin hem Sealife plajin ustunde zaten yuruken gorursunuz, bir de plaj ustunde dunyanin heryerinden yemeklerin sunuldugu restoranlarda yemek te yiyebilirsiniz, dunya yemegi begenene kalsin ben Turk yemeginden sasmam diyorsaniz plajin girisinde bir yerlerde adini simdi hatirlamadigim cok buyuk bir Turk restorani da var. Kalitesini bilmiyorum orada hic yemedim, ama bana burada Turk yemekleri hic guzel gelmiyor havasi midir suyu mudur bilmem, orijinal tadi bilince burada yediklerim yavan geliyor o yuzden sahsen dunyanin diger mutfaklarini artik neresi denk gelirse tercih ediyorum nasilsa orijinalini bilmiyorum. Bir de eger yolunuz duser Yunan lokantasina giderseniz goreceksiniz hepsi Turk yemegi, hatta isimler bile Turkce "caciki, dolmaki, sarmaki, patlican tavaki" gibi ama onun da yagi tuzu bir baska o da olmuyor ama Yunan lokantasinda yiyecekseniz illa ki balik, salata ve deniz urunleri yiyin cok guzel yapiyorlar. 
Sealife giris



Sealife kocaman bir aqua park, iceride deniz yengeclerinden kopek baliklarina, yunuslara herturlu deniz canlisini gormek mumkun cocuklar bayiliyorlar boyle yerlere. 

Sealife Adres: Strandweg 13
                      2586 JK Den Haag
Telefon: +31 070 354 21 00

Acilis saatleri: Pazartesiden Pazara 10:00-18:00
                     Temmuz ve Agustos aylarinda ise 10:00-20:00

Giris ucretleri: 0-3 yas ucretsiz
                      3-11 yas 10,50 EU
                      11 yas ustu 15,50 EU  eger biletleri gitmeden evvel internetten alirsaniz bilet basina 2-3 EU indirim alabiliyorsunuz kalabalik aileler icin tavsiye ederim. 
Yukarida verdigim tum websiteleri ayni zamanda ingilizce olarak da goruntuleyebilirsiniz. 

Bitmedi devam ediyoruzzz....



12 Mart 2012 Pazartesi

Cocuk tacizi!

 Merhaba!

     Bu yazim ne eglenceli, ne merakli, ne de komik arkadaslar maalesef. Gecen yil bir pazar aksami televizyon yayinin Amsterdam belediye baskani ve sehrin diger ust duzey yetkililerinin yaptigi basin toplantisi ile kesilmesiyle hepimizin o gunden beri yuregini yakan bir haber aldik. Robert M. adinda bir kres calisani ve cocuk bakicisi cocuk pornosu yapmak, dagitmak ve taciz suclarindan araniyordu, suclu kisa zamanda yakalandi. Basin toplantisinda Hollanda hic yapilmayan bir sey yapildi ki, davanin cok genis ve kurban sayisinin coklugu nedeniyle suphelinin resimleri ve adi televizyondan verildi. Ailelerden cocuklari herhangi bir sekilde supheli ile baglanti icinde oldularsa otoritelere basvuruda bulunmalari istendi, cunku supheli kreste calismanin yaninda  okullarda gonullu ogretmenlik yapiyor, internet uzerinde cocuk bakicisi olarak reklamini yapiyormus. Sorusturma sonucunda 87 cocugun cinsel taciz, tecavuz ve cocuk pornosunda kullanildigi sonucuna varildi, bu 87 cocugun icinde uzuntu icinde yaziyorum ki el kadar bebekler var. Ve dava bugun basladi, cocuklarin isimleri gizli tutuluyor ilerideki hayatlari boyunca olasi sosyal ve psikolojik neticelerini tasimamalari icin dava dosyalarina isimle degil numara ile kaydedildiler, allahtan savcilik cocuklara bu ozeni ailelere de bu saygiyi gostermis. Aileler mahkeme salonuna sadece kendi cocuklari ile ilgili gorusulecekse aliniyor, diger aileler baska bir salonda mahkemeyi telekonferans yoluyla izliyorlar.        Hepimiz soktayiz hepimiz davayi izliyoruz, dusunce ozgurlugunun esamesinin bile okunmadigi ulkemize tezat Hollanda dusunce ozgurlugunun sonuna kadar yasandigi hatta bir yerde artik .okunun ciktigi bir yer bana gore bundan 6-7 sene once pedofiller siyasi parti kurup secimlere girmeye calismislardi, akabinde partinin kapatilmasi icin anayasa mahkemesine giden cocuklari cinsel taciz kurbani aileler ise mahkemeden elleri bos donmuslerdi, cunku  ifade ozgurlugu adi altinda herturlu dusuncenin ifadesi icin siyasi parti kurulabilirmis efendim. Ama bahsettigim olaydan sonra gozler acildi ve parti kendi kuruculari tarafindan kapatildi, pedofil dernek uyeleri ise siki takip altina alindi.

     Simdi bu olaya istinaden minicik yavrularimizi bu tur zevattan nasil koruyabilecegimizi sizlerle paylasmak istiyorum.



 
     - Ebeveyn olarak elimizde sopa 7-24 cocuklarin basinda olamayiz,
     - Cocuklarimiza kucuk yastan itibaren dokunmamiz lazim hatta ozel bolgelerine de, boylece cocuklarin anne-babanin dokunusu ile baskasinin dokunusu arasindaki farki bilip tepkilerini gosterecekler. (Bunu bebek masaji kursunda ogrenmistim)
      - Cocuklarimiza kucuk yastan itibaren vucutlarinin kendilerine ait oldugunu ve anne ya da baba yanlarinda olmadan hickimsenin onlara dokunamayacagini, ya da ciplak goremeyecegini ogretin. Cunku cocuklarimiza soz dinlemeyi ogretiyoruz ama bu gibi durumlarda baskaldirmalari lazim.
      - Bebekler baslarina geleni ancak aglayarak anlatabilirler, o yuzden aglayan, sizlanan bebeginizi kucaginiza alin oksayin sevin, ona nesi oldugunu sorun, bu ozellikle yeni anneler icin annelik icgudusu denen duygunun islemeye baslamasini sagliyor boylece cocugunuzun halinden anliyorsunuz. ( bu da bebek masaji kursundan)
      - Gozunuzun tutmadigi kislerle cocugunuz yalniz birakmayin diyecegim ama pedofiller ve psikopatlar maalesef gozunuzun tuttugu, herkes tarafindan sevilen ve begenilen kisiler insanlari nasil manupile edeceklerini cok iyi biliyorlar, hem cocuklara hem ailelere kendilerini cok guzel kabul ettirip, kendilerinden suphelenmemenizi saglayip canlari ne isterse onu yapiyorlar.
      - Cocuklarinizdan ilginizi alakanizi, sevginizi eksik etmeyin, cunku cocuklar bu eksiklikleri disariya cok acik gosteriyorlar, ve pedofiller de kurbanlarini bu tur cocuklar arasindan seciyorlar.
      -Kendileri cocuklara sucluluk duygusu vererek susmalarini basina gelenleri kimseye anlatmamalarini sagliyorlar. Mesela "eger bu olanlari annene babana anlatirsan seni bir daha sevmezler cunku butun bunlari sen istedin" gibi. O yuzden ne yapin yapin cocuklarinizin her ne olursa olsun ne yaparlarsa yapsinlar size yuzde yuz guvenmelerini saglayin, cocuklarinizi korumanizda alabileceginiz en buyuk onlem bu.
      - Cocuklarinizin vucudunu her gun inceleyin ne oldugunuzu bilmediginiz akinti, morluk, cizgi, kizariklarla ilgili derhal bakicisi, ogretmeni her kimse etrafinda konusun, daha da supheleniyorsaniz en yakin devlet hastanesine muayene icin goturun, savciliga intikal etmesi gereken bir durum olursa sadece devlet hastanesi raporlari yasal kabul ediliyor, fiziksel yaralar, morluklar cabuk gececegi icin de elinizi cabuk tutun.
      - Cocuk tacizi arkasinda cok az ya da hic fiziksel delil birakmadigi icin ispati cok zor. Cocuklarinizin davranislarini izleyin, cocuk birden asiri icine kapanik ya da saldirgan ya da kendisine birden bire dokunulmasina izin vermiyorsa durumdan suphelenin.
       - Bu derece can sikici konunun tek iyi yani, tacize ugrayan kucuk yastaki cocuklar kendilerine iyi, duzenli ve guvenilir bir aile ortami sunuldugu surece tacizin yikici etkilerini tasimadan buyuyorlar, hatta bazi durumlarda baslarina geleni hatirlamiyorlar bile. Bunun icinde cocuktan cok ailenin uzmanlarla baglanti icinde olmasi onemli. Ama sevgisiz ve ilgisiz bir ortamda ise sorun sadece buyuyor tacize ugrayan cocuk gun olup devran donup kendisi de bir tacizci oluyor.
      - Sadece kendi cocuklarimiz degil etrafimizdaki diger cocuklar icinde gozumuzu, kulagimizi, en onemlisi yuregimizi acalim, bazen aile farketmeyebilir ya da taciz ailenin kendinden cocugra gelebilir. Yetkililere haber verelim. Unutmayalim cocuklar kendi haklarini arayamazlar. Gecen sene hamile uvey annesi ve de onun annesi  tarafindan parcalara ayrilarak oldurulen cocugun hikayesini hatirliyoruz cogumuz. Yavrucagin ev icinde surekli dovuldugu, okula gonderilmedigi, ac birakildigi herkesce, polis tarafindan bile biliniyordu, hickimse (hatta babasi bile) o cocuk icin arada bir yemek vermekten baska hicbirsey yapmamisti. Hickimse o cocugu korumamisti.

     Anneler babalar en onemli gorevimiz cocuklarimizi hayata hazirlamak, ne kadar can sikici olursa olsun, cocuk tacizi konusunda bilgilenelim gozlerimizi acalim kendi cocuklarimiz ve baskalarinin cocuklari icin uzerimize duseni yapalim. Bu sekilde hem kendi ailemize olan sorumlulugumuzu hem de sosyal sorumluluklarimizi yerine getirmis oluruz.

   Degerli vaktiniz icin hepinize tesekkur ederim.
     

25 Şubat 2012 Cumartesi

Dogum, annelik, Okan Bayulgen'in Sezeryan konulu Muhabbet Krali programi

 Biliyorum gundem coktan degisti, baska mevzular konusuluyor, biraz geride kaldim ama, Okan Bayulgen'in sezeryan ve normal dogum konularini isledigi programdan beri yazmak istiyordum simdi kismet oldu.

Daha once de haberlerde izlemistim Turkiye'de sezeryan dogum orani %50'leri gecmis durumda hukumet bu konuda bir seyler yapmak istiyor, durust olayim ne yapilmak istendigi ustune bir bilgim henuz yok oyuzden ben bu konuda sizlere kendi naciz deneyimlerim ve etrafimda olan bitenlerden yola cikarak bir yazi yazacagim,kaldi ki bende normal dogumla iki saglikli cocuk dunyaya getirmis bir anneyim.

Normal dogum yapmak kolay degil arkadaslar benim 30 saat kadar dogum sancisi cektikten sonra biricik oglunu kucagina alabilmis bir tanidigim var, kendi oglumun dogumu 12 saat, kizimin ise 3,5 saat kadar surdu. Ayrica niye normal dogum yapalim boyle sezeryan gibi kisa ve acisiz alternatif varken degil mi.Okan Bayulgen'in, bu yazinin sebebi olan Muhabbet Krali programina katilan birbirinden degerli doktorlardan biri, kendisi kesinlikle normal dogum taraftariydi ve bu soyledigi maalesef arada kaynadi gitti ki doktor bey hatirladigim kadariyla sunlari soylemek istemisti, normal dogum, anne ve bebegin gecmesi gereken bir surec, normal dogum sirasinda anne adayi oksitosin hormonu saglar, bu hormon hem dogumu zamani geldiginde baslatir, hem de sevgi hormonu olarak da anilir, anne ve bebek arasindaki bagi saglar. Sezeryan dogumda oksitosin hormonu salgilanmiyor ve herhangi bir hazirliktan gecmeden cocugu rahimden alip cikariyorsunuz, bunun sonuclarinin ne olabilecegini belki bu gun degil ama nesil buyudukce ileride gorebilecegiz. Bence programin uzerinde tartisma kurulmasi gereken en onemli argumanlarindan biriydi bu ve maalesef herkesin anlatacagi o kadar cok sey varken arada kaynadi gitti.

Yukaridaki tartisma da sorulmasi gereken soruyu ben soruyorum" Sezeryan dogum oraninin bu kadar yukselmesinin sosyal sonuclari varmi dir?"Soruyu maalesef burada tartisamiyorum cunku o baska bir yazi konusu olacak kadar genis. Biz kendi konumuza donelim, dogum sancisi nasil bir sey once onu sizlere anlatayim, simdi rahmi sabit tutan uc adet kas bagi var, dogum sancisi basladiginda rahim kasilmalarindan dolayi meydana gelen agrilari bu kas baglari sayesinde anne ya bacaklarinda, ya belinde ya da karninda hissediyor. Ben iki dogumda da karnimda hissettim soyleki, hani senelerce spor yapmazsiniz da sonra bir gun eser spor salonuna gider ilk gunde yuzlerce mekik cekersiniz karin kaslariniz tutulur, eminim cogu kisinin basina gelmistir, iste oyle bir aci yalniz gidiyor ve geliyor, geldiginde nefesinizi kesecek kadar caninizi yakiyor, gittiginde tekrar nefes alabiliyorsunuz. Dogumun son bir saatinde itme sancilari baslar, yani demin bahsettigim agri gelir onunla birlikte ikinma duygusu gelir istemsiz bir sekilde sanciyla birlikte ikinirsiniz bakin bu durum dogal bir sekilde geliyor kontrolunuz cok az. Sureci normal sekilde isleyen dogumlarda itme sancilari bir saat suruyor, yani dogumun son bir saatini olusturuyor,  daha fazla surer ise doguma mudahale ediliyor.Toplamda genel olarak ilk cocuklarin dogumu daha uzun ve zor oluyor, daha sonraki dogumlar daha kisa suruyor ve daha kolay oluyor.

Simdi bir kadini, hele ilk cocugunu doguracak bir kadini, boyle saatler suren hunharca canini yakacak bir surecten nasil gecirmek gerekir. Elbetteki bilgi, anne olmaya hazirlanan, her anne adayinin onunde ogrenmesi gereken cok buyuk bir bilgi yigini var olumsuz anlamda soylemiyorum kaldi ki hamilelik ve dogum bir surec her ne kadar anne adayi esi ve ailesi tarafindan desteklense de tamamini tek basina gecirmesi gereken bir surec, anne adayi bu surecte olan bitenle ilgili ne kadar bilgilenirse hamileligini o kadar rahat ve stressiz gecirir.

Okan Bayulgen'in, Muhabbet Krali programina katilan cok degerli doktorlardan birinin bulundugu yine cok yerinde olan tespit soyleydi "Turk milleti kendi biyolojisine hakim degil, vucudunu iyi tanimiyor"dedi. Ne kadar yerinde, zira bizim zamanimizda lise biyoloji dersinde ureme ile ilgili ogrendiklerimiz tek ve cok hucreli canlilarin eseyli ve eseysiz ureme sekilleri uzerineydi, miyoz matoz bolunme falan filan, bunun da insanlara ilerideki hayatlarinda ne kadar yardimci olacagi tartisilir tabii, bizden sonra degisiklik oldu mu bilmiyorum. o donemde insan vucudu, ureme organlari, dogum yontemleri, dogum kontrolu ustune tek kelime yok ki Turkiye'de asiri nufus artisi her zaman oldugu gibi o donemde de sorundu, dogum kontrolu egitiminin kucuk yasta baslatilmasi hickimsenin aklindan gecmemisti.

 Dogum ve gebelik ile ilgili butun bildiklerimiz, biraz meraki olanlar icin kitaplar ya da internet, onda da soru sorma imkani olmadigi icin okurken panik ustune panik geciriyorsunuz, ya da anne, teyze, konu komsunun anlattigi canhiras dogum hikayeleri, bazi durumlarda her ikisi birden, aklinizi iyice basinizdan aliyor, halbu ki bir anne adayi hamileligini huzur, mutluluk ve kollarina alacagi cocugunun heyecani icinde gecirmeli. Yani bilgisisiz en meraklimiz, en okuyan arastiranimiz bile bilgisiz cunku temel yok maalesef. Durust olayim ben ilk cocuguma olan hamileligimi internetin basinda gecirdim, dedigim gibi konu ile ilgili en ufak bir bilgim yok, bir den hamile kalinca ustelik dilini ve sistemini dogru duzgun bilmedigim bir ulke de (sistemi bilmemek dili bilmemekten daha kotu buralarda arkadaslar dili bir sekilde hallediyorsunuz sistemi bilmiyorsaniz yandiniz)
dolayisiyla ben dokuz ayi internet basinda buldugum herseyi okuyarak gecirdim, yine de yetmiyor, olasi muhtemel riskler uykularinizi kaciriyor, hamileligin altinci ayinda bana neden seker testi yapmiyorsunuz diye doktorun yakasina yapismistim hic unutmam, doktorun yuzundeki ifadeyi hic mi hic unutmam benim gibi kafasini internette bir kac ay icinde doldurup surmenaj sinirinda bir anne adayiyla karsilasmamis adam ne yapsin. Cunku buradaki egitim sistemine gore  cocuklar, ureme organlarini, bebegin ne oldugunu, nasil bakilmasi gerektigini, dogumu, daha 10 yasinda ilkokulda ogrenmeye basliyorlar, hatta benim kizim 3 yasinda okul oncesi egitimde siniflarinda bu ayki konu bebek bakimiymis, oyun yontemiyle bebek alti degistirmeyi, karnini doyurmayi, bebegi uyutmayi, yatagini hazirlamayi ogretmisler.  Daha buyuk ogrencilere birer robot bebek veriliyor okul projesi olarak o bebek gercek bir bebek gibi gece gunduz agliyor, altini kirletiyor, karni acikiyor bizim ilkokul bebeleride, kalkip bebekleriyle gercek bir anne babanin yapmasi gerektigi gibi ilgileniyorlar. Onun da amaci 18 yas alti bekar kiz cocuklarin dogurup hayatlarini zindana cevirmelerini engellemek ya neyse isin o kismi buralarin problemi. Yani egitim kucuk yasta basliyor hem cocuklar cinsel egitim aliyorlar hem de insan hayatinin degerinden, kirilganligini ve hassasligindan  baslayarak, yasayan  her varliga gosterilmesi gereken ozeni, ilgiyi ve sefkati ogreniyorlar.

Bakin buralarda hamileligin takibi ve dogum, dogum sonrasi bakim surecleri nasil isliyor sizlerle paylasayim, hem buralara yeni gelmis anne adaylarina bir yardimim olsun hem de bana gore sezeryan sistemine cok iyi alternatif olan ebelik (verloskundige) sistemine bir bakis atalim. Bir anne adayi hamileliginin ilk oniki haftasi dolmadan bulundugu yere en yakin ebelige gidip kaydini yaptirir , ayda bir kontrole gider, hamilelik sorunsuz devam ediyorsa, dogumun da normal yapilacagi asikar olarak ebelik takibe devam eder ve sonunda normal dogum yine ebeler tarafindan yaptirilir. Jinekologlar sadece ikiz gebelikleri, yasli anne adaylarini ya da diger riskli gruba giren hamilelikleri takip ederler. Normal dogum karari alindiginda anne evde ya da hastanede dogum yapmak arasinda secim yapabiliyor, her ikisinde de ebeler anneye her turlu yardimi destegi veriyorlar.
 Ebeler jinekologlara gore anne adayina daha yakinlar, anne adayinin herturlu sorusuna cevap verirler, anne adayinin hem fiziksel hem psikolojik durumunu kontrol altinda tutarlar, anne adayiyla daha ilgililer, jinekologlara gore daha fazla zaman ayiriyorlar(cunku jinekologlarin kendi muayenehaneleri yok, sadece hastanede calisiyorlar kendileri). Sonra, burada hamile jimnastigi, hamile yogasi, hamile yuzmesi kurslari yaygin olarak duzenleniyor, bu kurslarda anne adayina hem hamileligini rahat gecirmesini saglayacak bir takim egzersizler hem de dogum sureci, dogumu takip eden ilk gunlerde neler olmasi, neler yapilmasi gerektigi anlatiliyor, mesela dogumun hangi surecinde nasil nefes almak gerek, hangi pozisyonlarda dogum yapmak mumkun, baba adayi esine nasil yardim eder, nasil destek olur. Buralarda doguma babalar girerler, doguma girmeyen baba evladina karsi ilk vazifesini yapmamis gorulur cok ayip bir sey yani. Bu kurslarda ogretilen bilgilerle anne hamileligi surecinde hem bilinclenir, kendine nasil bakacagini hem de dogumda ne yapmasi gerektigini ogrenir cok az sey anneye surpriz olarak kalir, zira sanci cekerken yaninizda iki tane ebe olacaktir onlarda size soyle nefes al boyle ikin demeyeceklerdir baba adayinin elinden ise sadece terinizi silmek gelecektir. Anne adayinin bu kurslara gidip bilgilenip dogum surecini kendi kontrolu altinda tutmasi esastir, anne sureci bildigi surece, basina ne gelecegini bildigi surece rahat dogum yapar. Ayrica bu anlattiklarim her kadin icin standarttir, her hamile kadin hele ilk hamileliklerinde bu kurslara giderler hatta bazi sigorta sirketleri kurs ucretlerini oder.
Bakin mesela benim hamile jimnastigi kurslarinda ogrendigim bir kac sey; ikinirken gozleriniz kapatirsaniz gozlerinize kan otururmus, gozler acik ikinilacak, sonra filmlerdeki gibi bagira cagira cocuk dogurulmazmis, daha dogrusu, aslinda ikinmak icin kullanmaniz gereken karin kaslarinizi bagirmak icin kullandiginizdan o dogum olmasi gerektiginden daha uzun surermis, anne daha cabuk yorulurmus, artik yorgunluktan ikinamayacagindan da cocuk vakumla cekilmek zorunda kalinirmis. Bakin nasil detaylar ama degil mi? Hem buralarda dogum sirasinda bagiran anneye de iyi gozle bakilmaz cunku o anne de evladina karsi olan ilk vazifesini dogru duzgun yerine getirmiyor sayilir, hem ne oluyor hasta degilsin bir sey degilsin birazdan evladini kucagini alacaksin, yoksa anne olacagin icin sevinmiyor musun?!?!. Hatta bir keresinde bana birisi " Sen cocugun icin herseyi yapmaz misin? Eger cocugun icin herseyi yapmaya hazirsan bu aciyi da cekmek zorundasin, bu senin cocuguna karsi ilk vazifen, zaten cocugunu kollarina aldiginda hepsini unutacaksin" demisti. Anlayisin farkliligina bakar misiniz, anne adayi arkadaslara soruyorum acaba hanginiz dogum sancisina bu acidan baktiniz, ben o dakikaya kadar bakmamistim dogrusu, aklim hep cekecegim acidaydi, cocugum icin mucadele ya da onu kollarima aldiktan sonra hissedeceklerim hic aklima bile gelmiyordu canim cok yanacak ya.
Tabi bu yazdiklarim benim sureci sorunsuz giden hamilelikler ve dogumlar icin tabii ki, sorunlu hamilelikleri tenzi ederim.
Devam ediyorum daha, hastaneye giderken yaniniza ne alcaksiniz, dogumdan sonra anne bebege hastanede hangi kontroller yapilacak, dogumu takip eden ilk saatlerde ne yapmaniz lazim, tuvalete banyoya nasil gideceksiniz, yataktan nasil kalkip nasil oturacaksiniz, bebeginizi yataktan kaldirip kucaginiza nasil alacaksiniz  vesaire yani tum dogum sureci elden gecirilir kaldi ki size dogum yaptiran ne jinekolog ne ebe dogum sirasinda bu bilgilenme isiyle ugrasmaz isini yapar cikar gider. Mesela normal dogumla dogum yapan anneyi bir kac sonra gelip hemsireler yikarlar isterseniz ayaga kalkip dus alabilirsiniz ya da yattiginiz yerde ustunuz basinizdaki kani temizlerler. Ayaga kalkip dusalmak en iyisiymis bu sayede rahimde kalan kan disariya cikarmis yoksa ertesi gun yahu bu kan bosalmamis diye gelip karniniza elleriyle basarlarmis ve caniniz acayip yanarmis, bunlar hamilelik kurslarinda ogretilir, ve kendi tecrubeme gore butun bunlar son derece kritik bilgiler, internetten ya da tanidiklardan ogrenmeye kalksaniz hepsini bir araya getirmek ve dogru siraya dizmek imkansiz o yuzden anne adaylarina tavsiyem, hamile jimnastigi, hamile plates'i (bizim oralarda pek bir moda olan bu galiba) ne bulursaniz gidin, mutlaka faydasini goreceksiz.

Diyelim ki bebeginizin dertsiz tasasiz dunyaya geldi, bebeginiz kucaginizda ertesi gun hastaneden taburcu oluyorsunuz, eve geliyorsunuz, her ne kadar okudunuz ettiniz diyelim yine de o bebekle ne yapacaginizla ilgili, nasil emzireceginizle ilgili hala hicbir fikriniz yok, bebeginiz ve siz bir de baba birbirinize bakiyorsunuz.
Bu noktada da sistem sizi yalniz birakmiyor. Dogum sonrasi bakim (kraamzorg) sistemi devreye giriyor bunu da ileriki yazilarim da anlatacagim.

Asagidaki linki tikladiginizda Okan Bayulgen'in "Sezeryan"konusunu isledigi Muhabbet Krali programini izleyebilirsiniz.
Herkese sevgiler...


http://tvarsivii.blogspot.com/2012/02/muhabbet-kral-02-subat-2012-full-izle.html

10 Şubat 2012 Cuma

Buralarda Kar Keyfi

     Gectigimiz hafta burada hava sicakligi -10 dereceye kadar dustu. Boyle olunca ulkenin her yerini kaplayan kanallar birer birer dondular. Boyle olunca, buz patenini, kizagini kapan herkes coluk cocuk kanallarin uzerinde kayip eglenmeye basladilar. Bizim gibi sicak ulke insanlarinin hele benim gibi sinuzitten ceken birinin ancak pencereden yutkunarak izleyebilecegi muhtesem bir goruntu.
     
      Ayni zamanda kisin buz klinligi 15 cm'ye ulastiginda, yilda en az bir kere Kuzey'deki Friesland bolgesinde, "Elf Steden Tocht"denen Friesland'daki kanallarin uzerinde olusan dogal buzun uzerinde 200 km'lik parkurda buz pateni yarismasi yapilir, cok onemli bir yarismadir, televizyonun basina gecer seyrediriz canli olarak, ama ne yazik ki bu yil buz kalinligi 15 cm.'yi bulamadigi icin Elf Steden Tocht daha yapilamadi, herkes cok uzgun, televizyondaki roportajlarda halkin uzuntusu acikca goruluyor. Biz sicak ulke insanlari ize bir turlu anlamiyoruz bunlari tabii ki, -10 derecede buz gibi hava da 200 km boyunca kaymak, ya da parkur kenarinda beklemek hangi akil sahibinin isi olur ki?!?!
     



      Bu kadar buyuk bir organizasyon yapilamasa da cocuklar bu eglenceden nasibini alsinlar diye, bizim ilkokul cocuklar icin buz pateni ve kizak partisi ayarladi, cocuklar ve veliler olarak buz tutmus kanalin uzerinde oyun oynadik, kenarda okul aile birligi ise usuyenler icin, cay kahve ve sicak cikolata ayarlamisti. Ben ilk defa buzun ustunde yurudum, cocuklarim icin kendimi feda ettim kendimi, cok egleniyorlardi ne yapayim. Iste size bizim ilkokulun buz partisinden fotograflar.

2 Şubat 2012 Perşembe

Amsterdam'daki tanidik Gulluoglu Baklavacisi!!!

       







                 Daha once de baska bir blog'da bulmustum Amsterdam'da Gulluoglu Baklavacisi oldugunu. Simdi biz iki Turk  Amsterdam'a kadar gideriz de Gulluogluna gitmez miyiz, tabi ki gideriz, gittikte. Rembrandt Plein'daki kucuk sokaklardan birinde buluyoruz Gulluoglu'nu, nasil mutlu oluyoruz sanki memleketten yillardir gormedigimiz birini Amsterdam'in ortasinda bulmusuz gibi nereden nereye.  Giriyoruz iceri, cok guzel, ayni Istanbul'daki kafeler gibi, vitrinin arkasinda baklavalar cesit cesit, kumpir var, dondurma var, semaverde cay var, kasarli tost var, ayni Turkiye'deki pastanelerdeki pastalardan var. Anneannemizin evinde gibiyiz hersey tanidik, zaten calisanlar Turk gelenler Turk, Turkce konusuluyor. Ben kuru baklava soyluyorum Aysun'da kadayif yaninda da cay. Simdi burada bir sey belirtmek istiyorum, boyle kesfe dayali gezmeleri baska biriyle yapmak riskli bir is aslinda gezme sizin dusundugunuzun tam tersi bir sekilde sonuclanabilir. Ya da, yaninizdaki kisi geziye sizinkinden cok  farkli bir boyut katar olay zenginlesir. Bunu niye anlattim cunku ben Gulluogluna boyle vatan memleket hasreti, ozlem falan felan gibi duygularla gittim ne yiyecegimizin cok onemi yoktu aslinda ve fakat kadayif gelince Aysun kadayifa degustasyon yapti sekerim, inanilmazdi. Kadayifin serbeti soyle, yagi boyle efendim firinda soyle kalmis, su kadar dakika bu kadar salise, inanilmaz hassas bir damak. O da ben de yok. Benim onume yemek gelir eger bozulmamissa onun serbeti, yagi ne olursa olsun yerim onunu arkasini karsitirmam. O yuzden baklava gelir gelmez tukettigimden fotografini cekemedim, halbuki cekmek istiyordum. Ama sagolsun Aysun, ince belli cay bardaginin fotografini cektide elimizde bir sey kaldi Gulluoglu'ndan geriye. Benim kuru baklava bana gore guzeldi iki saniye icinde yiyiverdim, Aysun'a gore ise biraz kuruymus, ayol baklavanin adi zaten kuru, kupkuru baklava iste. Neyse Amsterdam'a yolu dusecek olanlar icin illaki yolunuzu Rembrandt plein uzerindeki Reguliersbreestraat'taki  Gulluoglu'na dusurun, etrafta zaten bir suru Turk donerci var kime sorsaniz gosterirler bizde oyle bulduk zaten.



Red Light District-Episode 4-Eski bir fahise olan Mariska ile soylesi

       


                      Shirley McLaine'in Sweet Charity filminden guzel bir sarki, "Hey Big Spender".

       
        Evet dedigim gibi Red Light District'in tam ortasinda bir muze var, aslinda gokte aradigimi yerde buluverdim. Cunku burada sokaklarda dolasarak cok bir bilgi toplamak mumkun degil o yuzden aklimda hep pencerelerde calisan biriyle konusmak fikri vardi ama basimizi kaldirip dogru duzgun bakamiyorken  nasil iceri girelim de diyelim ki "Merhaba! Biz blog yaziyoruzda acaba iki dakika konusabilir miyiz?!?!

        Tabii muze olunca hemen iceri giriverdik, giris ucreti 1EU, icerisi asagi yukari 25 metrekare, ortacagda fahiselik yapmis iki kadinin gercek boyutta maketleri ve hikayeleri var, fotograflar, resimler, eski resmi belgeler, yatak sergileniyor, fuhusla ilgili kitap ve brosurler satiliyor, eger o pencerenin arkasinda durmak nasil bir duygudur diye merak ediyorsaniz Mariska size hemen bir workshop veriyor bir muddet pencere arkasinda durup rolplay yapabiliyorsunuz.




         Mariska'nin hikayesine gelince, kendisi onalti yasindayken bir kopek almak istemis ve bu ise baslamis yaklasik bes yil boyunca pencere arkasinda ve sexclublarda fahiselik yaptiktan sonra isi birakmis ve De Wallen'da ( Red Light District'in kuruldugu mahallenin adi) Prostitution Information Centrum'u acip hem turistleri bilgilendirmeye, hemde cesitli turlar, geziler duzenliyor ayni zamanda fahiselere ve muhabbet tellallarina sosyal ve yasal haklari ve yukumlulukleri, vergi beyannamesi duzenlemeleri vb. konularda bilgilendiriyor. Sagolsun bizi kirmayip bizimle bir muddet sohbet etti.

        Simdi Turkiye'de fuhus yasal olmasina ragmen yasal duzenlemeler o kadar sinirlayici ki, yasadisi olusumlara meydan veriyor ve hepimizin aklina kazinan malumyurek yakici hikayeler geliyor. Mesela Turk Ceza Kanununa gore, fuhus yapabilmek icin, 21 yasindan buyuk bayan ve bekar olmaniz lazim (erkeklerin ve evli bayanlarinda fuhus yaptiklari malum hepimizce) vesikali oldugunuz surece evlenmeniz yasak, bir sehirden baska bir sehire seyahat etmeniz icin ise vilayetten izin almaniz gerekiyor, fahiseler genellikle calistiklari genelevlerde yasiyorlar. Yasal fuhusa sadece genelev formunda musaade ediliyor. Bir sehirde nerede ve kactane genelev kurulacagina valilik karar veriyor ve genelevlerde alkollu icki satisi, muzik yapilmasi ya da calinmasi yasak.



        Mariska'nin anlattiklarina gore De Wallen'da calisan tum hanimlar kendi baslarinda calisiyorlar yani kazanclarini paylastiklari bir muhabbet tellali yok. Bir musteriye 20 dakika ayiriyorlar, fiyati 50 euro. Odalari sekiz saatlik devrelerle 100 euro'ya kiraliyorlar. pencereler 24 saat boyunca calisiyor yani gunde uc fahise ayni pencereyi paylasiyor. Kendileri yaptiklari kazancin bir cetelesini tutmak zorundalar (yani kasa defteri), % 19 KDV oduyorlar, hemen hepsinin bir muhasebecisi var, % 30 civarinda da gelir vergisi oduyorlar. Simdi burada hemen bir hesap yapiyorum:

Bir fahise bir musteriye 20 dakika ayiriyor,
iki musteri arasinda kendinin dus almasi, odayi toplamasi lazim diyelim ki 10 dakika,
eder saatte 2 musteri,
8 saatte 16 musteri,
musteri basina 50.- eu,
50.-eu x 16 = 800.- eu,
kira 100.- eu,
gunluk kazanci bir fahisenin 700.-eu
Aylik yaklasik 22 isgununden 15.400.-eu
%19 KDV oderse 12.474.-eu aylik kazanc. Hollanda'da bu para %52'lik vergi oranina girer ama Mariska'ya gore %30 oduyorlarmis, kalir 11.657.- eu
inanilmaz bir para, ben yanimdaki sevgili arkadasim, kendisi buyuk bir uluslararasi firmada toplam kalite muduru olan, calstigi sirket icin ozel ucaklarla dunyanin yarisini gezen Aysun'cugumun aylik kazancini merak etmeye basliyorum.

Tabii yukarida benim yaptigim tahmini bir hesaplama, Mariska bize bir fahisenin gunde bazen dort ya da bes, bazen yirmibes musteri aldigini soyluyor. Bir dakika! ben 16 hesaplamistim 25 nasil oldu, hem 25 nasil bir rakamdir nasil olur?!?!? Yine de kazancin cazibesine ragmen, calisma sartlarinin daha iyi olmasina ragmen, bu is toplumda iyi bir yer edinme sansi az olan, dusuk egitimli, normal bir is bulamayan kizlarin tercihi. Ve bu isi yapan hanimlar cift hayat suruyorlar, yakinlari bu isi yaptiklarini bilmiyorlarmis.

Pencere ardinda kendilerini teshir ettikleri halde, kirmizi isiklar, makyaj peruk derken tanidik birileri gecse bile  kimse kendilerini tanimiyormus, Mariska'nin onunden bir kac kere boyle konu komsu gectigi halde kendisini taniyan cikmamis.

Yasa disi insan ticareti durumuna gelince, Mariska'ya gore De Wallen'da boyle bir sey sozkonusu degil, calisanlarin hepsi yasal, su aralar cogu eski Dogu Blok'u ulkelerinden gelen hanimlarmis, hepsi kendi basina calisiyorlar. Burada bize biraz konuyu eviriyor ceviriyor gibi geldi cunku yasa disi insan ticareti alinan tum onlemlere ragmen, arastirdigim diger kaynaklara gore burada da sozkonusu. Bazi sokaklarda bu hanimlar zorla calistiriliyorlar, hem biraz mantikli dusunecek de olursak, birakin Hollanda'ca yi zar zor Ingilizce konusan, ulkesinden kalkip gelmis kizlar, buralari nasil bulacakta, yer kiralayacakta, muhasebeciyi bulacakta, belediyeyi bulup kendini kaydettirecekte vesaire vesaire, bana gore imkansiz degil ama cok zor. Cogumuz biliyoruz bu kotu yola dusurme hikayelerinin nasil oldugunu ve heryerde de ayni bu hikayeler, genelde Dogu Avrupa ulkelerinden mankenlik ve fotomodellik vaatleri ile getiriliyorlar kizlar.

Bir kac yil once De Wallen'da erkek fahiselerin calistigi pencereler yapilmis, ama medyanin o kadar ilgisini cekmis ki sokaklarda surekli kameralar dolasmaya baslamis. Bayanlar erkekler gibi degiller fotograflarinin o sokakta cekilmesini istemedikleri icin musteri gelmez olmus o yuzden o pencereler kaldirilmis.

Mariska'ya guvenliklerini nasil sagladiklarini sordum, yani musteri iceride bir anda saldirir ya da parasini calmaya calisirsa diye, o sokakta calisirken kimin ne oldugunu bir bakista anladiklarini soyledi tecrube yani, gozlerinin tutmadigi kisilere kapiyi acip iceri almiyorlarmis, olduki dogru duzgun gorunen adam iceride degisiverdi, o durumlarda da odada panik dugmesi varmis, bastiklari anda polis gelip duruma mudahale ediyormus. Zaten birkac kiz birbirlerinin arkalarini da kolluyorlarmis, sanirim bazi yanyana odalardan birbirine gecis var.

Tabii bir diger sorum sokaklarda bisikletlerle dolasan coluk cocuk ve bebek arabalari ile gezen ciftler oldu. Meger, pencerelerin oldugu binalarin ust katlari normal evmis, coluklu cocuklu aileler oturuyormus, pencereleri kiraya verenlerde zaten bu ust katlarda oturan kisilermis, dusunsenize gunde 300.-eu kira geliri yapiyorsunuz ekstradan. Belediyenin de bolgedeki guvenligin ust duzeyde olmasini saglamak icin basvurdugu bir yontemlerden biriymis, ailelere bu evleri satmak ya da kiraya vermek. Sokaklarda tek bir uniformali polis gormedik bu arada, hos taskinlik yapanda gormedik, genelde ortam kalabalik ama olaysiz mis.

Mariska ile yaptigimiz soylesimiz bu kadar oradan sokaga cikiyoruz havadaki marihuana kokusu  yogunlasmis, hani Adana'da hava boyle kebap kokar ya, burasida oyle marihuana kokuyor, kalabalik iyice artmis, sokaklara tasan muzik ise bir yandan. Ama bakiyorum ortam hakikaten guvenli simdi ne demek biz iki bayan, fuhus mahallesinde yuruyoruz, kimsenin kimseyi rahatsiz ettigi yok, sonra aklima Karakoy'deki genelevler sokagi geldi birden bire, bir yokus uzerinden bakmistim asagiya, sokagin girisi polis barikati ile kapali idi, gimek isteyenlere kimlik kontrolu yapiliyordu, bayanlar ve 18 yas altindakiler sokaga alinmiyordu. gulumsuyorum. Red Light District mevzusu burada boyle bitmis oluyor, istasyonun yolunu tutup evlerimize donuyoruz artik.
Daha fazla bilgi icin Mariska'nin websitesi soyle: www.pic-amsterdam.com
Ayrica Red-Light-District'te cesitli turizm firmalari rehberli geziler duzenliyorlar, en az 14 kisilik gruplara ozel duzenleniyor, gruplari siz olusturuyorsunuz, onlar rehberi basiniza veriyorlar. Yukaridaki websitesinde de boyle bir turla ilgili bilgi var.







14 Ocak 2012 Cumartesi

Red Light District-Episode 2






      Gelelim yazimizin ikinci bolumune, tarih!
Herseyin ve her yerin tarihi oldugu gibi Red Light District'in de enteresan bir tarihi var. 
Amsterdam sehrinin en eski yerlesim bolgelerinden biri olan De Wallen (bugunku Red Light District'in bulundugu yer) 13. yuzyildan beri fuhus sektorunun aktif oldugu bir yer olmus, o yillarda (ve bugun hala) gelirinin buyuk kismini tasimacilik ve uluslararasi ticaretten elde eden sehre, uzun yolculuklardan sehre donen denizcilerin ziyaret ettikleri ilk yer burasi olmus. Bu yillarda fuhusa goz yumulmasinin nedeni sehirde yasayan onurlu hanimlari tecavuz ve cinsel tacizden korumakmis. Ama belli kurallar cercevesinde, fuhus yapan kadinlarin evlenmeleri yasakmis, evli erkeklerin ve yahudilerin de fahiselerle beraber olmalari yasakmis. Serbest olmasina ragmen fuhus onursuz bir meslek olarak gorulup fuhus calisanlarinin hicbir hakki yasalar tarafindan korunmuyormus. O donem Hollanda toplumunda onur cok onemli bir olgu, onurlu ve onursuz meslekler ve insanlar arasinda kesin bir ayirim varmis.

16. yy.'da fuhus yasaklanip sadece belediyeler tarafindan genelevler isletilirmis.


1806-1911 yillari arasinda Hollanda fuhusa yasal duzenleme getirmis, kurallara uyan genelevler yasal ilan edilmisler ama 1911 yilinda gelen Hristiyan yonetim fuhusu tekrar yasa disi ilan etmis.





20 yy.ortalarina kadar ise fuhus yerel yonetimler tarafindan tolere ediliyor (yani yasak aslinda) polis sadece asayisin bozulmasi ya da insan ticareti sozkonusu oldugunda duruma mudahale ediyor. Bu toleransin sebebide aynen uyusturucuda oldugu gibi isi kontrol altinda tutup mafyanin eline gecmesini, kadinlarin fuhusa zorlanmalarini bir bakima onlemek. 18 yasindan buyuk hanimlar talep ettikleri taktirde kendilerine fuhus lisanslari (bizde vesika mi diyorlar?) verilmis. 
1988 yilinda fuhus tamamiyle yasal bir is olarak ilan edilmis. 
2000 yilindan itibaren sex clublar yari yasal tolere edilmis isletmeler degil tamamen yasal sirketler haline gelmisler, ayni sene fuhus calisanlarina sendika kurma ve sendika uyeligi haklari verilmis.  











1970'li yillarda devlet tarafindan fuhus sektorunun tamamen ortadan kaldirilamayacagi anlasilip yeniden yasal duzenlemeler getirilmis calisma haklari duzenlenmis ve devlet vergisini almaya baslamis. Bu duzenlemelerin amaci hem bu islerde calisanlarin, hem musterilerin guvenligini saglamak, sagliklarini korumak, yasadisi insan ticaretinin onune gecmek, fuhusa zorlamayi ortadan kaldirmak (maalesef duzenlemeler bu amaca yeteri kadar hizmet etmemis olacak ki son yapilan arastirmalara gore ozellikle dogu bloku ulkelerinden pek cok yasadisi kadinin bu sektorde calistigi tespit edilmistir.) hem de ulkeye yeni gelir kapisi acmak zira Hollanda hukumetinin gelirinin buyuk bolumu alinan vergilerdir ve vergi kacakciligi bu ulkede yapilabilecek en buyuk suctur.








Tarih ozetle bu kadar. Ama bitmedi devami geliyor...

7 Ocak 2012 Cumartesi

Red Light District-Episode 1



   Merhaba! Yeni konumuz herkesin merak ettigi, efsane gibi adi ortalikta dolasan, bizim tahayyullerimizin otesinde, benimse uzun zaman bu bolgenin sadece turistik dekor oldugunu dusundugum ve yanildigimi sonradan ogrendigim yer. Red Light District.







   Once fuhusun Hollanda'daki konumuna bakalim, anlatalim ki boyle ortalik yerde ayan beyan bu isler nasil oluyormus daha iyi anlayalim
    
   Fuhus Hollanda'da yasalarla duzenlenmis profesyonel bir is, yani bir hayat kadini ya da erkegi (niye sasirdiniz o da mumkun) kendini serbest meslek erbabi olarak ticaret odasina kaydettirebilir , gelir vergisi beyan edebilir, muhasebesini tutar, belediyeden ilgili izinlerini alarak, sigortasini yaptirabilir. Issizlik ve isgormezlik maasi (sakatlik ya da hastalik bulasmasi gibi isgoremezlik durumlari gibi), hamilelik ve dogum izni, emeklilik gibi sosyal haklari vardir. Eger kisi kendi basina degil de bir isveren icin calisiyorsa en az asgari ucret ve tatil parasi, sigorta, emeklilik, vb. yukarida yine yazmis oldugum hakki vardir.
   Sexclub'lar yani bizim anlayacagimiz anlamda genelevler, ki burada bu tur isletmeler havuzlu, jakuzili restoran ve bar sahibi (her gelir ve yasam seviyesine hizmet edecek cesitlilikte) de olabiliyorlar, yine her sirket gibi yillik gelir, kdv beyannameleri duzenleyip belirli sartnamelere bagli olarak isyerlerini acabiliyorlar ve calisanlarini diger her sirket gibi gazete ilanlariyla arayabiliyor, isyeri acmak icin belediyeden izin almalari gerekiyor. Bu kisiler yasalar karsisinda siradan isgoren ve isveren olarak goruluyorlar.


                        rotterdam girls sex


 Mesela ben buralarda yeni ve Hollanda'cayi yeni ogrenirken anlasam da anlamasamda herseyi okuyordum bir gun is ilanlarini okurken boyle cok garip yazilmis bir is ilani ile karsilastim , bizimle calisacak beyin sahibi ve sarisin hanimlar ariyoruz vs. diye esimdenbana ilani aciklamasini istedim, meger isyeri sexclub'mis ve calisacak akilli fikirli hanimlar ariyorlarmis, Hollanda'da bu isler boyleymis ben kucuk dilimi yutacaktim neredeyse. Yeni olmak boyle iste buralarda surekli kucuk dilinizi yutmak tehlikesiyle karsi karsiyasiniz. Hatta kendi websitelerini yapip odalarin dekorasyonunu, restoranlarini barlarini, verdikleri servislerin tanitimlarini yapiyorlar, her sirket gibi yani.


    Bunun yaninda fuhus sektorunde calisanlar icin hazirlanmis websiteleri var, yaptiklari isin risklerinden korunma, musterilerine nasil davranmalari gerektigi, kotu bir durumla karsilastiklarinda nereye basvurabilecekleri bu sitelerde ayrintili olarak anlatilmis. 


    Fuhus sektorunde calisabilmek icin yas siniri su anda 18 fakat hukumet bu yas sinirini 21'e cekmeyi planliyor ki bu islere baslayacak kisi isin risklerini daha ileri yaslarda daha iyi anlayacagi beklentisidir. Cunku belediyeye kendini fuhus sektorunde calismak uzere kayit yaptiran kisilerle once isin riskleri ile ilgili bilgilerin verildigi bir gorusme yapiliyor.


    Butun bu duzenlemelerin amaci fuhusa zorlama ve yasadisi beyaz kadin ve kole ticaretinin onune gecip bu tur suclarin kurbani olmus kisilere devletin tum kurumlariyla yardima hazir olmak. Ve fakat maalesef yapilan son arastirmalara gore yasalar cokta amacina ulasmamis, beyaz kadin ticareti ozellikle dogu bloku ulkelerinden getirilen kadinlarla son hizi ile devam etmekte, gecen yil cok buyuk bir mafya orgutu cokertildi orgutun basinda bulunanlarda maalesef Turkler'di.


Konumuz devam ediyor daha bitmedi...

5 Ocak 2012 Perşembe

Red Light District-Episode 3-Izlenimler




Bu kadar kitabi bilginin ardindan bir de saha arastirmasi yapmak icab etmiyor degil o yuzden bu serinin son yazisini yazabilmek icin ben ve sevgili arkadasim Aysun sabah erkenden dustuk Amsterdam yollarina baslamadan once tekrar muzik diyoruz ve Elvis Presley'den cok guzel bir sarki ve konumuzla alakali bir video klip, "Let Yourself Go".


 




    Sabah erkenden yaptigimiz gezilerimizi tabii ki yazacagim. Bu konumuz ise soyle basliyor,aksam uzerine dogru biz verdik elimizi Red Light District'e. Simdi ben pek cok hem cinsimin aksine cok guzel harita okurum, Istanbul'da da ogrenciligimin ilk yillarinda surekli elimde bir harita ile gezer her adresi harita uzerinden elimle koymus gibi bulurdum. Iste ayni aliskanlikla harita butun gun elimdeydi. Ama harita uzerinde tum turistik yerler isaretli oldugu halde burasi isaretli degildi sadece uzerinde kirmizi ufak kirmizi cizgileri olan sokaklar vardi hah! burasi iste dedim ve gittik. Haritada ilk gordugum yerler Singel Caddesi ile Nieuwezijds Voorbrugwal Caddesi arasindaki sokaklardi. Oraya ulasmak icin bir takim ufak tefek karanlik ara sokaklardan gecmemiz gerekti. Durust olmak gerekirse, artik hava kararmaya basladigi icin midir sokaklar dar ve yuksek oldugu icin midir, etrafta sadece ikiser ucerli gruplar halinde karanlik tipler dolastigindan midir yoksa coffieshoplar'in sayisinda ki artis nedeniyle havadaki kokunun agirlasmasindan midir bilemem biz biraz huzursuzlandik ama arastirmaci blogculugun verdigi cesaret ve merakla yolumuza korkusuzca devam ettik. Ha bir de sagolsun sevgili kocalarimizin anlattiklari hikayelerin de bunda etkisi yok degil, eslerimizin de haklarini yemeyelim, biz saha calismasina gonderirken, suraya girmeyin bunu yapmayin, fotograf cekmeyi dusunmeyin bile makinanizi alip kirarlar dediler, icimize huzur serpip bizi evden gonderdiler, iste ondandir orada fotograf cekemedim, yazimda gormus oldugum tum fotograflar internette bulduklarimdir.

              Ara sokaklara girmeye basladik tabii ki, bir takim kirmizi lambali pencereler, pencere arkasinda duran hanimlar, masaj salonlari gorduk ve fakat icimden bir ses burasi degil diyordu, esas yerin ortasindan bir kanal geciyordu ayni asagidaki forograftaki gibi.



De Wallen

Sonra (tabi benim harita okumak uzerine engin tecrubelerim neticesinde) biz o kanalli yeri bulamayip ayni sokaklari bir daire cizercesine uc kere daha dolandiktan sonra kucuk bir supermarkete yol sormaya girdik. Icerideki kisiye gayet normal bir sekilde "Merhaba! biz De Wallen'a gidecektik"dedim adamcagiz sasirdi haliyle birdenbire karsisina dikilip boyle soruverince bir de ikimizde son derece halim salim insanlar olarak gorunuyoruz ne yapsin sasirdi ama sagolsun yolu tarif te etti meger ben haritayi ters okumusum! Asil meshur olan bolge Dam meydaninin dogusunda kalan "Oudezijdse Voorbrugwal ve civari imis. Biz aldigimiz tarif uzerine yola cikmisken kirmizi lambali odalarin oldugu sokaklarda bebek arabalari ile sakin sakin dolasan ciftler gorduk. Neyse o gun yuzellinci defa Dam meydanina cikip dogu tarafinda ki Damstraat'i takip ederek "Oudezijds Voorbrugwal"a ciktik ki mevzu bahis yer burasi imis. Sokagi bulduk, hava daha da kararmaya basladi. Sokagin yanindan kanal geciyor (ustteki resim), kanalin iki yaninda bulunan sokaklarda Coffeshop'lar, sexshoplar, kafeteryalar dolu. Sokaga girmeden once yine enteresan bir sey gordum bisiklerinin uzerinde uc tane yaslari sekiz ila oniki arasinda degisen cocuklar, hos saatte erkendi aksam uzeri bes civari. Daha sokaktan asagi yurumeden, yanimizda rehberleri esliginde gezmeye gelmis onbes kisilik uzakdogulu bir grup geldi durdu, rehberleri geziye baslamadan once gerekli aciklamalari yapiyordu, bizde yurumeye basladiklarinda onlari takip edelim diye kafamizi haritamiza gomup beklemeye basladik. Grup yurumeye basladi ama on metre otedeki bir liquire shop'a girdiler, biz devam etmek zorunda kaldik. Ilerliyoruz ortam kalabaliklasmaya basladi, turist gruplari bir yandan, coffeshoplardaki kalabalik bir yandan, uclu dortlu genc beyler, el ele dolasan ciftler, coluk cocuk her cesit ve cinsten insan var. Arada bir yine bebek arabalari ile dolasan insanlarda goruyorum bu ne istir diye dusunmeden gecemiyorum acikcasi. Neyse yan yana birkac kirmizi lambanin oldugu sokaga daldik. Ama etrafa bakinmaya cesaret edemiyoruz zira her ne kadar arastirmaci blogcu da olsak, pencere arkasinda ic camasirlari ile iki yana sallana sallana duran profesyonel hemcinslerle goz goze gelmek cok nahos bir duygu daha alisamadik, simdilik yerlerdeki taslara bakarak, etrafta da arkalarina kaynak yapilabilecek bir turist grubu arayarak devam ediyoruz.


Bestand:Nicolaus Knüpfer - Bordeelscène.jpg
Nicholas Knupfer'in Genelev sahnesi 1650 yapimi. Rijksmuseum koleksiyonundan 



         Soyle 25 kisilik kalabalik bir turist grubu daha buluyoruz, hepsi 65 yas civari ve Hollanda'ca konusuyorlar, arkalarina takiliyoruz, rehbere kulaklarimizi dikiyoruz onlarda iki dakika sonra bir cikmaz sokaktaki striptiz bara giriyorlar biz geri donuyoruz, yolumuza devam ediyoruz tabii ben kacamak bakislarla etrafa bakinmaya basliyorum, pencerelerin kimi kapali, kiminin arkasinda ic camasirli hanimlar var ve durust olayim cokta guzeller, muhtesem vucutlar, makyajlar o denli ozenle yapilmis, saclar bana bir tuhaf geliyor, yani saclarda guzel yapilmis ama bir sure sonra anliyorum ki kendi saclari degil perukmus. Simdi Aysun'a donuyorum o hala kendi ayakkabilarina bakarak yuruyor, bense uzun uzun bakamiyorum iceriye soyle bir bakiverip basimi ceviriyorum ama bakmak zorundayim yoksa ne yazacagim. Odalarin ici aynen soyle gorunuyor, sol tarafta sokak kapisi var, kapinin biraz gerisinde yatak, sag, pencerenin onunde lavabo ve ayna var, ama benim ogrendigim kadariyla iceride dusta olmasi lazim cunku is yonetmeliklerine gore (evet bu isin yonetmeligi de var yasal calisanlar icin) musteriyi yikamalari ve herhangi bir hastalik var mi yokmu diye kontrol etmeleri gerekiyor, ama onu goremedim. Neyse, kizlar bir yandan camlarda son derece neseli ve eglenceli gorunuyorlar (isin geregi herhalde) gelene gecene el salliyorlar, arada bir ufaktan erotik dans gosterisi yapanlar var. Bayagi bir bos oda da var, uzerlerinde "Serbest calisan hanimlara kiraliktir" diye yaziyor.


   

Seks tiyatrosu Casa Rosso'nun girisi
                Biz boyle etrafta dolasirken bir bakmisiz Oude Kerk'in onune gelmisiz, ufak bir meydanin ortasinda bu kilise, simdi Oude Kerk onemli, Amsterdam'in en eski yapisi. 1300'lu yillarda Amstel'li balikcilar tarafindan Santa Nikola adina tastan yapilmis. Bu kilise sadece ibadet icin degil ayni zamanda, dugun, toplanti gibi amaclara hizmet edermis, hala da ediyor, eskiden balikcilar burada aglarini tamir ederlermis, Amsterdam'in bir nevi oturma odasi imis. Kilisenin altinda pek cok unlu Amsterdam'linin gomuldugu bir mezarlikta bulunuyor.

Iste bu Oude Kerk'in tam karsisinda bir baktik muze, evet muze dusunebiliyormusunuz, buranin bir muzesi de var...

Son demistik ama bundan sonra Episode 4'da geliyor artik. Cunku adi ayni zamanda Prostutition Information Centrum olan bu kucuk muzenin kurucusu ayni zamanda eski bir hayat kadini olan Mariska ile olan sohbetimiz bir sonraki yazimda. Beni izlemeye devam edin...



  


      




     




      











2 Ocak 2012 Pazartesi


Bugun Barisa Manco'nun dogum gunu arkadaslar. Allah rahmet eylesin. Sarkinin sonu cok anlamli, "Baris olur toprak olur gulme canim gulme ha gulme".

28 Aralık 2011 Çarşamba

joint, magic mushroom, space cake, nerede bulunur, nasil alinir, neler olabilir neler olamaz?

                     Joint, magic mushroom, space cake, evvet bunlari nerede bulacagiz da alacagiz nasil nerede tuketecegiz? Bakalim bakalim. Simdi burada ben en once kendi sahsi fikrimi soylemek istiyorum ozellikle Hollanda'ya gelip gezmek gormek isteyen arkadaslar icin, BOYLE SEYLER KULLANMAYIN, hele ilk kez kullancak olanlar icin soyluyorum, bulundugunuz ortam guvenli olabilir de olmayabilir de kullandiginiz malzemeye beklenmeyen bir tepki verebilirsiniz( kusmak, paranoyak olmak, panik olmak vs.) bilmeden fazla doz almis olabilirsiniz bu durum sizi oldurmez, komaya sokmaz ama saatlerce surundurebilir, tatiliniz zehir olabilir. Ve fakat burada bilgilendirme ve bilinclendirme gorevimizi yapiyoruz konumuza her zamanki gibi muzikle basliyoruz"Jefferson Airplane" soyluyor"White Rabbit"  








COFFESHOPLAR:  Buralarda malum joint (marihuana'nin sigara olarak sarilmis hali tutunlu ve tutunsuz hazirlanabiliyor), satiliyor. 1 gram marihuanadan 5-6 adet joint sarilabiliyor. UNUTMAYIN! bir coffeshop kisibasina gunde en fazla 5 gram satabiliyor(bir gram zaten neyinize yetmiyor allah allah). Coffeshoplarda alkollu icki satmak yasak o yuzden iceride kahve ya da baska bir alkolsuz icki ile joint'inizi guvenli bir sekilde icebilirsiniz diyecektim ve fakat diyemiyorum cunku birkac sene once yururluge giren yasaya gore kafe ve restoranlarda tutun yasagi oldugu icin iceride icemiyorsunuz sadece bazi coffeshoplarda ayri salon acmislar orada icebiliyor mussunuz. Unutmayin sokakta da joint icmek yasak. Amsterdam daki coffeshoplarla ilgili bilgi icin, yandaki linki tiklayabilir, Amsterdam Coffeshop Directory , adreslerini alabilir, ne satiyorlarmis bakabilirsiniz.  Amsterdam'daki en unlu coffeshoplardan biri "The Bulldog". Asagida coffeshoplari iceriden gosteren  bir video ekliyorum.






SMARTSHOPS: Simdi "smartshops diye bir kategori var, bu dukkanlarda soft ya da harddrugs kategorisine girmeyen yani yasal, bir takim "zihinsel aktiviteyi artirici, dogal,baharatlar ve diger malzemeler satilmakta (isimlerini yazamiyorum arkadaslar pek bir cetrefilli) , kullanicinin durumuna ve tecrubesine gore kisiye ozel servis ve bilgilendirme yapilmakta, yani siz ne ve nasil bir sey istediginizi soyluyorsunuz onlarda size nasil bir sey kullanmaniz gerektigi ile ilgili bilgi veriyorlar. Ayni zamanda kitaplar ve aksesuarlarda alabiliyorsunuz. SMARTSHOP linkini tiklarsaniz Amsterdam'daki smartshoplarla ilgili bilgi alabilirsiniz.

Ozellikle turistelere yonelik hizmet veren bir smartshop Amsterdam, Warmoestraat'ta yeraliyor.





MAGIC MUSHROOM: Bir tur zehirli mantar,kurutulmus ve yas olarak bulabiliyorsunuz cayi yapiliyor ya da yemege karistirabiliyorsunuz, aldiginiz zaman halisunasyon gormeye basliyorsunuz, gercek ile sizin tecrube ettiginiz durum arasinda dunya kadar fark olabiliyor. O yuzden magic mushroom'u aldiktan sonra pencereden disarisini cayir cimen zannedip kendini atanlar var, etrafindakileri canavar, ya da hayalet olarak gorup panige kapilanlar, saldirganlasanlar var, o yuzden 2008'den beri bazi turlerinin satisi yasak. Smartshoplarda satiliyor. Dikkat! Mide bulantisi ya da diger mide rahatsizliklarina neden olabiliyor. Cikolatasini yapiyorlar bu da etkisini artiriyor, C vitamini ya da tatli icecekler etkiyi azaltiyor (rahatsizlik hissedenler icin), alkolle birlikte almayin diyorlar "badtrip" riskini artiriyormus, bir de magic mushroom alkolun etkisini azalttigi icin farkinda olmadan gereginden fazla alkol almaniza neden oluyormus (iki ucu b...lu degnek durumu), caniniz sikkin ya da sinirli iseniz zinhar almayin (gerci her turlu uyusturucuda bu altin kural anladigim kadariyla). Etkisi yarim saat icinde basliyor, 3 ile 8 saat arasinda suruyor.

SPACECAKE: Bildiginiz vanilyali kekin icine marihuana karistirilarak yapilmisi, 200 gr. una 8 gr. marihuana karistirilarak yapiliyor rengi fotograftaki gibi yesil oluyor. Buradaki dosaj 1 dilim, bir dilim alinca etkisi 20 dakika ila 3 saat icinde basliyor (ackarnina, tok karnina farki), etkisi ise 5 ile 12 saat suruyor, DIKKAT: Spacecake ile ilgili riskli durum su, etkisinin baslamasi uzun surdugu icin etki etmedigini sanip ikinci dilimi yiyenler var bu durumda "high"feeling gereginden fazla guclu hale gelebiliyor daha uzun surebiliyor, ya da mide bulantisi bas donmesi o hale geliyor ki isin artik tadi kaciyor artik. Spacecake'in etkisi hali hazirda marihuanadan daha gucluyken asiri doz durumu sizi ne hale getirir bir dusunun. Ama korkmayin kalici bir zarari yok etkisi gecince sizde kendinize geliyorsunuz. Bazi coffeshoplarda satiliyor dilimi yaklasik 4,5 euro.



SONSOZ: Sizlere sonsozum sunlar olacak softdrugs'larla ilgili
1- Eger tecrubeniz yoksa kesinlikle tecrubesi olan biri olsun yaninizda. Uzerinizdeki etkinin ne olacagini bilmiyorsunuz yaninizda beklenmedik durumlarda size sahip cikacak birisi olsun.
2-Tecrubeli iseniz bile eger Hollanda'da kullanacaksiniz yine de yaninizda yol yordam hic olmazsa dil bilen birisi olsun yabanci bir ulkedesiniz netekim.
3-ADHD, hiperaktivite, manik depresif, burn-out, depresyon, panik atak  vs. gibi rahatsizliklariniz varsa kullanmayin sizi daha beter eder.
4-Caniniz sikkin, stresli, sikintili iseniz sakin almayin daha beter olursunuz vallahi.
5-Gozunuzun kesmedigi yerlerdeki yada iceridekilerin tiplerini begenmediginiz coffeeshoplara girmeyin guvende oldugunuza emin olun.
6- Sokakta icmeyin cunku belediyeler bazi yerlerde joint icmeyi yasakliyorlar, nerelerde yasakliyorlar onu simdi bulmak, tercume etmek sizlere yazmak dunya kadar is ugrastirmayin beni, sokakta icmeyin iste.
7- Unutmayin marihuana Hollanda'da YASAL DEGIL sadece yakalanirsaniz hakkinizda islem yapilmiyor o kadar, o yuzden ustunuzde bir ya da iki jointden fazla bulundurmamaya dikkat edin. 5 gramdan fazlasi zaten yasak hakkinizda islem yapilir o zaman.
8- Ben bu yaziyi internetteki Hollanda'ca kaynaklara dayanarak yazdim eksigi fazlasi varsa lutfen beni de bilgilendirin.