5 Ocak 2012 Perşembe

Red Light District-Episode 3-Izlenimler




Bu kadar kitabi bilginin ardindan bir de saha arastirmasi yapmak icab etmiyor degil o yuzden bu serinin son yazisini yazabilmek icin ben ve sevgili arkadasim Aysun sabah erkenden dustuk Amsterdam yollarina baslamadan once tekrar muzik diyoruz ve Elvis Presley'den cok guzel bir sarki ve konumuzla alakali bir video klip, "Let Yourself Go".


 




    Sabah erkenden yaptigimiz gezilerimizi tabii ki yazacagim. Bu konumuz ise soyle basliyor,aksam uzerine dogru biz verdik elimizi Red Light District'e. Simdi ben pek cok hem cinsimin aksine cok guzel harita okurum, Istanbul'da da ogrenciligimin ilk yillarinda surekli elimde bir harita ile gezer her adresi harita uzerinden elimle koymus gibi bulurdum. Iste ayni aliskanlikla harita butun gun elimdeydi. Ama harita uzerinde tum turistik yerler isaretli oldugu halde burasi isaretli degildi sadece uzerinde kirmizi ufak kirmizi cizgileri olan sokaklar vardi hah! burasi iste dedim ve gittik. Haritada ilk gordugum yerler Singel Caddesi ile Nieuwezijds Voorbrugwal Caddesi arasindaki sokaklardi. Oraya ulasmak icin bir takim ufak tefek karanlik ara sokaklardan gecmemiz gerekti. Durust olmak gerekirse, artik hava kararmaya basladigi icin midir sokaklar dar ve yuksek oldugu icin midir, etrafta sadece ikiser ucerli gruplar halinde karanlik tipler dolastigindan midir yoksa coffieshoplar'in sayisinda ki artis nedeniyle havadaki kokunun agirlasmasindan midir bilemem biz biraz huzursuzlandik ama arastirmaci blogculugun verdigi cesaret ve merakla yolumuza korkusuzca devam ettik. Ha bir de sagolsun sevgili kocalarimizin anlattiklari hikayelerin de bunda etkisi yok degil, eslerimizin de haklarini yemeyelim, biz saha calismasina gonderirken, suraya girmeyin bunu yapmayin, fotograf cekmeyi dusunmeyin bile makinanizi alip kirarlar dediler, icimize huzur serpip bizi evden gonderdiler, iste ondandir orada fotograf cekemedim, yazimda gormus oldugum tum fotograflar internette bulduklarimdir.

              Ara sokaklara girmeye basladik tabii ki, bir takim kirmizi lambali pencereler, pencere arkasinda duran hanimlar, masaj salonlari gorduk ve fakat icimden bir ses burasi degil diyordu, esas yerin ortasindan bir kanal geciyordu ayni asagidaki forograftaki gibi.



De Wallen

Sonra (tabi benim harita okumak uzerine engin tecrubelerim neticesinde) biz o kanalli yeri bulamayip ayni sokaklari bir daire cizercesine uc kere daha dolandiktan sonra kucuk bir supermarkete yol sormaya girdik. Icerideki kisiye gayet normal bir sekilde "Merhaba! biz De Wallen'a gidecektik"dedim adamcagiz sasirdi haliyle birdenbire karsisina dikilip boyle soruverince bir de ikimizde son derece halim salim insanlar olarak gorunuyoruz ne yapsin sasirdi ama sagolsun yolu tarif te etti meger ben haritayi ters okumusum! Asil meshur olan bolge Dam meydaninin dogusunda kalan "Oudezijdse Voorbrugwal ve civari imis. Biz aldigimiz tarif uzerine yola cikmisken kirmizi lambali odalarin oldugu sokaklarda bebek arabalari ile sakin sakin dolasan ciftler gorduk. Neyse o gun yuzellinci defa Dam meydanina cikip dogu tarafinda ki Damstraat'i takip ederek "Oudezijds Voorbrugwal"a ciktik ki mevzu bahis yer burasi imis. Sokagi bulduk, hava daha da kararmaya basladi. Sokagin yanindan kanal geciyor (ustteki resim), kanalin iki yaninda bulunan sokaklarda Coffeshop'lar, sexshoplar, kafeteryalar dolu. Sokaga girmeden once yine enteresan bir sey gordum bisiklerinin uzerinde uc tane yaslari sekiz ila oniki arasinda degisen cocuklar, hos saatte erkendi aksam uzeri bes civari. Daha sokaktan asagi yurumeden, yanimizda rehberleri esliginde gezmeye gelmis onbes kisilik uzakdogulu bir grup geldi durdu, rehberleri geziye baslamadan once gerekli aciklamalari yapiyordu, bizde yurumeye basladiklarinda onlari takip edelim diye kafamizi haritamiza gomup beklemeye basladik. Grup yurumeye basladi ama on metre otedeki bir liquire shop'a girdiler, biz devam etmek zorunda kaldik. Ilerliyoruz ortam kalabaliklasmaya basladi, turist gruplari bir yandan, coffeshoplardaki kalabalik bir yandan, uclu dortlu genc beyler, el ele dolasan ciftler, coluk cocuk her cesit ve cinsten insan var. Arada bir yine bebek arabalari ile dolasan insanlarda goruyorum bu ne istir diye dusunmeden gecemiyorum acikcasi. Neyse yan yana birkac kirmizi lambanin oldugu sokaga daldik. Ama etrafa bakinmaya cesaret edemiyoruz zira her ne kadar arastirmaci blogcu da olsak, pencere arkasinda ic camasirlari ile iki yana sallana sallana duran profesyonel hemcinslerle goz goze gelmek cok nahos bir duygu daha alisamadik, simdilik yerlerdeki taslara bakarak, etrafta da arkalarina kaynak yapilabilecek bir turist grubu arayarak devam ediyoruz.


Bestand:Nicolaus Knüpfer - Bordeelscène.jpg
Nicholas Knupfer'in Genelev sahnesi 1650 yapimi. Rijksmuseum koleksiyonundan 



         Soyle 25 kisilik kalabalik bir turist grubu daha buluyoruz, hepsi 65 yas civari ve Hollanda'ca konusuyorlar, arkalarina takiliyoruz, rehbere kulaklarimizi dikiyoruz onlarda iki dakika sonra bir cikmaz sokaktaki striptiz bara giriyorlar biz geri donuyoruz, yolumuza devam ediyoruz tabii ben kacamak bakislarla etrafa bakinmaya basliyorum, pencerelerin kimi kapali, kiminin arkasinda ic camasirli hanimlar var ve durust olayim cokta guzeller, muhtesem vucutlar, makyajlar o denli ozenle yapilmis, saclar bana bir tuhaf geliyor, yani saclarda guzel yapilmis ama bir sure sonra anliyorum ki kendi saclari degil perukmus. Simdi Aysun'a donuyorum o hala kendi ayakkabilarina bakarak yuruyor, bense uzun uzun bakamiyorum iceriye soyle bir bakiverip basimi ceviriyorum ama bakmak zorundayim yoksa ne yazacagim. Odalarin ici aynen soyle gorunuyor, sol tarafta sokak kapisi var, kapinin biraz gerisinde yatak, sag, pencerenin onunde lavabo ve ayna var, ama benim ogrendigim kadariyla iceride dusta olmasi lazim cunku is yonetmeliklerine gore (evet bu isin yonetmeligi de var yasal calisanlar icin) musteriyi yikamalari ve herhangi bir hastalik var mi yokmu diye kontrol etmeleri gerekiyor, ama onu goremedim. Neyse, kizlar bir yandan camlarda son derece neseli ve eglenceli gorunuyorlar (isin geregi herhalde) gelene gecene el salliyorlar, arada bir ufaktan erotik dans gosterisi yapanlar var. Bayagi bir bos oda da var, uzerlerinde "Serbest calisan hanimlara kiraliktir" diye yaziyor.


   

Seks tiyatrosu Casa Rosso'nun girisi
                Biz boyle etrafta dolasirken bir bakmisiz Oude Kerk'in onune gelmisiz, ufak bir meydanin ortasinda bu kilise, simdi Oude Kerk onemli, Amsterdam'in en eski yapisi. 1300'lu yillarda Amstel'li balikcilar tarafindan Santa Nikola adina tastan yapilmis. Bu kilise sadece ibadet icin degil ayni zamanda, dugun, toplanti gibi amaclara hizmet edermis, hala da ediyor, eskiden balikcilar burada aglarini tamir ederlermis, Amsterdam'in bir nevi oturma odasi imis. Kilisenin altinda pek cok unlu Amsterdam'linin gomuldugu bir mezarlikta bulunuyor.

Iste bu Oude Kerk'in tam karsisinda bir baktik muze, evet muze dusunebiliyormusunuz, buranin bir muzesi de var...

Son demistik ama bundan sonra Episode 4'da geliyor artik. Cunku adi ayni zamanda Prostutition Information Centrum olan bu kucuk muzenin kurucusu ayni zamanda eski bir hayat kadini olan Mariska ile olan sohbetimiz bir sonraki yazimda. Beni izlemeye devam edin...



  


      




     




      











Hiç yorum yok: