25 Şubat 2012 Cumartesi

Dogum, annelik, Okan Bayulgen'in Sezeryan konulu Muhabbet Krali programi

 Biliyorum gundem coktan degisti, baska mevzular konusuluyor, biraz geride kaldim ama, Okan Bayulgen'in sezeryan ve normal dogum konularini isledigi programdan beri yazmak istiyordum simdi kismet oldu.

Daha once de haberlerde izlemistim Turkiye'de sezeryan dogum orani %50'leri gecmis durumda hukumet bu konuda bir seyler yapmak istiyor, durust olayim ne yapilmak istendigi ustune bir bilgim henuz yok oyuzden ben bu konuda sizlere kendi naciz deneyimlerim ve etrafimda olan bitenlerden yola cikarak bir yazi yazacagim,kaldi ki bende normal dogumla iki saglikli cocuk dunyaya getirmis bir anneyim.

Normal dogum yapmak kolay degil arkadaslar benim 30 saat kadar dogum sancisi cektikten sonra biricik oglunu kucagina alabilmis bir tanidigim var, kendi oglumun dogumu 12 saat, kizimin ise 3,5 saat kadar surdu. Ayrica niye normal dogum yapalim boyle sezeryan gibi kisa ve acisiz alternatif varken degil mi.Okan Bayulgen'in, bu yazinin sebebi olan Muhabbet Krali programina katilan birbirinden degerli doktorlardan biri, kendisi kesinlikle normal dogum taraftariydi ve bu soyledigi maalesef arada kaynadi gitti ki doktor bey hatirladigim kadariyla sunlari soylemek istemisti, normal dogum, anne ve bebegin gecmesi gereken bir surec, normal dogum sirasinda anne adayi oksitosin hormonu saglar, bu hormon hem dogumu zamani geldiginde baslatir, hem de sevgi hormonu olarak da anilir, anne ve bebek arasindaki bagi saglar. Sezeryan dogumda oksitosin hormonu salgilanmiyor ve herhangi bir hazirliktan gecmeden cocugu rahimden alip cikariyorsunuz, bunun sonuclarinin ne olabilecegini belki bu gun degil ama nesil buyudukce ileride gorebilecegiz. Bence programin uzerinde tartisma kurulmasi gereken en onemli argumanlarindan biriydi bu ve maalesef herkesin anlatacagi o kadar cok sey varken arada kaynadi gitti.

Yukaridaki tartisma da sorulmasi gereken soruyu ben soruyorum" Sezeryan dogum oraninin bu kadar yukselmesinin sosyal sonuclari varmi dir?"Soruyu maalesef burada tartisamiyorum cunku o baska bir yazi konusu olacak kadar genis. Biz kendi konumuza donelim, dogum sancisi nasil bir sey once onu sizlere anlatayim, simdi rahmi sabit tutan uc adet kas bagi var, dogum sancisi basladiginda rahim kasilmalarindan dolayi meydana gelen agrilari bu kas baglari sayesinde anne ya bacaklarinda, ya belinde ya da karninda hissediyor. Ben iki dogumda da karnimda hissettim soyleki, hani senelerce spor yapmazsiniz da sonra bir gun eser spor salonuna gider ilk gunde yuzlerce mekik cekersiniz karin kaslariniz tutulur, eminim cogu kisinin basina gelmistir, iste oyle bir aci yalniz gidiyor ve geliyor, geldiginde nefesinizi kesecek kadar caninizi yakiyor, gittiginde tekrar nefes alabiliyorsunuz. Dogumun son bir saatinde itme sancilari baslar, yani demin bahsettigim agri gelir onunla birlikte ikinma duygusu gelir istemsiz bir sekilde sanciyla birlikte ikinirsiniz bakin bu durum dogal bir sekilde geliyor kontrolunuz cok az. Sureci normal sekilde isleyen dogumlarda itme sancilari bir saat suruyor, yani dogumun son bir saatini olusturuyor,  daha fazla surer ise doguma mudahale ediliyor.Toplamda genel olarak ilk cocuklarin dogumu daha uzun ve zor oluyor, daha sonraki dogumlar daha kisa suruyor ve daha kolay oluyor.

Simdi bir kadini, hele ilk cocugunu doguracak bir kadini, boyle saatler suren hunharca canini yakacak bir surecten nasil gecirmek gerekir. Elbetteki bilgi, anne olmaya hazirlanan, her anne adayinin onunde ogrenmesi gereken cok buyuk bir bilgi yigini var olumsuz anlamda soylemiyorum kaldi ki hamilelik ve dogum bir surec her ne kadar anne adayi esi ve ailesi tarafindan desteklense de tamamini tek basina gecirmesi gereken bir surec, anne adayi bu surecte olan bitenle ilgili ne kadar bilgilenirse hamileligini o kadar rahat ve stressiz gecirir.

Okan Bayulgen'in, Muhabbet Krali programina katilan cok degerli doktorlardan birinin bulundugu yine cok yerinde olan tespit soyleydi "Turk milleti kendi biyolojisine hakim degil, vucudunu iyi tanimiyor"dedi. Ne kadar yerinde, zira bizim zamanimizda lise biyoloji dersinde ureme ile ilgili ogrendiklerimiz tek ve cok hucreli canlilarin eseyli ve eseysiz ureme sekilleri uzerineydi, miyoz matoz bolunme falan filan, bunun da insanlara ilerideki hayatlarinda ne kadar yardimci olacagi tartisilir tabii, bizden sonra degisiklik oldu mu bilmiyorum. o donemde insan vucudu, ureme organlari, dogum yontemleri, dogum kontrolu ustune tek kelime yok ki Turkiye'de asiri nufus artisi her zaman oldugu gibi o donemde de sorundu, dogum kontrolu egitiminin kucuk yasta baslatilmasi hickimsenin aklindan gecmemisti.

 Dogum ve gebelik ile ilgili butun bildiklerimiz, biraz meraki olanlar icin kitaplar ya da internet, onda da soru sorma imkani olmadigi icin okurken panik ustune panik geciriyorsunuz, ya da anne, teyze, konu komsunun anlattigi canhiras dogum hikayeleri, bazi durumlarda her ikisi birden, aklinizi iyice basinizdan aliyor, halbu ki bir anne adayi hamileligini huzur, mutluluk ve kollarina alacagi cocugunun heyecani icinde gecirmeli. Yani bilgisisiz en meraklimiz, en okuyan arastiranimiz bile bilgisiz cunku temel yok maalesef. Durust olayim ben ilk cocuguma olan hamileligimi internetin basinda gecirdim, dedigim gibi konu ile ilgili en ufak bir bilgim yok, bir den hamile kalinca ustelik dilini ve sistemini dogru duzgun bilmedigim bir ulke de (sistemi bilmemek dili bilmemekten daha kotu buralarda arkadaslar dili bir sekilde hallediyorsunuz sistemi bilmiyorsaniz yandiniz)
dolayisiyla ben dokuz ayi internet basinda buldugum herseyi okuyarak gecirdim, yine de yetmiyor, olasi muhtemel riskler uykularinizi kaciriyor, hamileligin altinci ayinda bana neden seker testi yapmiyorsunuz diye doktorun yakasina yapismistim hic unutmam, doktorun yuzundeki ifadeyi hic mi hic unutmam benim gibi kafasini internette bir kac ay icinde doldurup surmenaj sinirinda bir anne adayiyla karsilasmamis adam ne yapsin. Cunku buradaki egitim sistemine gore  cocuklar, ureme organlarini, bebegin ne oldugunu, nasil bakilmasi gerektigini, dogumu, daha 10 yasinda ilkokulda ogrenmeye basliyorlar, hatta benim kizim 3 yasinda okul oncesi egitimde siniflarinda bu ayki konu bebek bakimiymis, oyun yontemiyle bebek alti degistirmeyi, karnini doyurmayi, bebegi uyutmayi, yatagini hazirlamayi ogretmisler.  Daha buyuk ogrencilere birer robot bebek veriliyor okul projesi olarak o bebek gercek bir bebek gibi gece gunduz agliyor, altini kirletiyor, karni acikiyor bizim ilkokul bebeleride, kalkip bebekleriyle gercek bir anne babanin yapmasi gerektigi gibi ilgileniyorlar. Onun da amaci 18 yas alti bekar kiz cocuklarin dogurup hayatlarini zindana cevirmelerini engellemek ya neyse isin o kismi buralarin problemi. Yani egitim kucuk yasta basliyor hem cocuklar cinsel egitim aliyorlar hem de insan hayatinin degerinden, kirilganligini ve hassasligindan  baslayarak, yasayan  her varliga gosterilmesi gereken ozeni, ilgiyi ve sefkati ogreniyorlar.

Bakin buralarda hamileligin takibi ve dogum, dogum sonrasi bakim surecleri nasil isliyor sizlerle paylasayim, hem buralara yeni gelmis anne adaylarina bir yardimim olsun hem de bana gore sezeryan sistemine cok iyi alternatif olan ebelik (verloskundige) sistemine bir bakis atalim. Bir anne adayi hamileliginin ilk oniki haftasi dolmadan bulundugu yere en yakin ebelige gidip kaydini yaptirir , ayda bir kontrole gider, hamilelik sorunsuz devam ediyorsa, dogumun da normal yapilacagi asikar olarak ebelik takibe devam eder ve sonunda normal dogum yine ebeler tarafindan yaptirilir. Jinekologlar sadece ikiz gebelikleri, yasli anne adaylarini ya da diger riskli gruba giren hamilelikleri takip ederler. Normal dogum karari alindiginda anne evde ya da hastanede dogum yapmak arasinda secim yapabiliyor, her ikisinde de ebeler anneye her turlu yardimi destegi veriyorlar.
 Ebeler jinekologlara gore anne adayina daha yakinlar, anne adayinin herturlu sorusuna cevap verirler, anne adayinin hem fiziksel hem psikolojik durumunu kontrol altinda tutarlar, anne adayiyla daha ilgililer, jinekologlara gore daha fazla zaman ayiriyorlar(cunku jinekologlarin kendi muayenehaneleri yok, sadece hastanede calisiyorlar kendileri). Sonra, burada hamile jimnastigi, hamile yogasi, hamile yuzmesi kurslari yaygin olarak duzenleniyor, bu kurslarda anne adayina hem hamileligini rahat gecirmesini saglayacak bir takim egzersizler hem de dogum sureci, dogumu takip eden ilk gunlerde neler olmasi, neler yapilmasi gerektigi anlatiliyor, mesela dogumun hangi surecinde nasil nefes almak gerek, hangi pozisyonlarda dogum yapmak mumkun, baba adayi esine nasil yardim eder, nasil destek olur. Buralarda doguma babalar girerler, doguma girmeyen baba evladina karsi ilk vazifesini yapmamis gorulur cok ayip bir sey yani. Bu kurslarda ogretilen bilgilerle anne hamileligi surecinde hem bilinclenir, kendine nasil bakacagini hem de dogumda ne yapmasi gerektigini ogrenir cok az sey anneye surpriz olarak kalir, zira sanci cekerken yaninizda iki tane ebe olacaktir onlarda size soyle nefes al boyle ikin demeyeceklerdir baba adayinin elinden ise sadece terinizi silmek gelecektir. Anne adayinin bu kurslara gidip bilgilenip dogum surecini kendi kontrolu altinda tutmasi esastir, anne sureci bildigi surece, basina ne gelecegini bildigi surece rahat dogum yapar. Ayrica bu anlattiklarim her kadin icin standarttir, her hamile kadin hele ilk hamileliklerinde bu kurslara giderler hatta bazi sigorta sirketleri kurs ucretlerini oder.
Bakin mesela benim hamile jimnastigi kurslarinda ogrendigim bir kac sey; ikinirken gozleriniz kapatirsaniz gozlerinize kan otururmus, gozler acik ikinilacak, sonra filmlerdeki gibi bagira cagira cocuk dogurulmazmis, daha dogrusu, aslinda ikinmak icin kullanmaniz gereken karin kaslarinizi bagirmak icin kullandiginizdan o dogum olmasi gerektiginden daha uzun surermis, anne daha cabuk yorulurmus, artik yorgunluktan ikinamayacagindan da cocuk vakumla cekilmek zorunda kalinirmis. Bakin nasil detaylar ama degil mi? Hem buralarda dogum sirasinda bagiran anneye de iyi gozle bakilmaz cunku o anne de evladina karsi olan ilk vazifesini dogru duzgun yerine getirmiyor sayilir, hem ne oluyor hasta degilsin bir sey degilsin birazdan evladini kucagini alacaksin, yoksa anne olacagin icin sevinmiyor musun?!?!. Hatta bir keresinde bana birisi " Sen cocugun icin herseyi yapmaz misin? Eger cocugun icin herseyi yapmaya hazirsan bu aciyi da cekmek zorundasin, bu senin cocuguna karsi ilk vazifen, zaten cocugunu kollarina aldiginda hepsini unutacaksin" demisti. Anlayisin farkliligina bakar misiniz, anne adayi arkadaslara soruyorum acaba hanginiz dogum sancisina bu acidan baktiniz, ben o dakikaya kadar bakmamistim dogrusu, aklim hep cekecegim acidaydi, cocugum icin mucadele ya da onu kollarima aldiktan sonra hissedeceklerim hic aklima bile gelmiyordu canim cok yanacak ya.
Tabi bu yazdiklarim benim sureci sorunsuz giden hamilelikler ve dogumlar icin tabii ki, sorunlu hamilelikleri tenzi ederim.
Devam ediyorum daha, hastaneye giderken yaniniza ne alcaksiniz, dogumdan sonra anne bebege hastanede hangi kontroller yapilacak, dogumu takip eden ilk saatlerde ne yapmaniz lazim, tuvalete banyoya nasil gideceksiniz, yataktan nasil kalkip nasil oturacaksiniz, bebeginizi yataktan kaldirip kucaginiza nasil alacaksiniz  vesaire yani tum dogum sureci elden gecirilir kaldi ki size dogum yaptiran ne jinekolog ne ebe dogum sirasinda bu bilgilenme isiyle ugrasmaz isini yapar cikar gider. Mesela normal dogumla dogum yapan anneyi bir kac sonra gelip hemsireler yikarlar isterseniz ayaga kalkip dus alabilirsiniz ya da yattiginiz yerde ustunuz basinizdaki kani temizlerler. Ayaga kalkip dusalmak en iyisiymis bu sayede rahimde kalan kan disariya cikarmis yoksa ertesi gun yahu bu kan bosalmamis diye gelip karniniza elleriyle basarlarmis ve caniniz acayip yanarmis, bunlar hamilelik kurslarinda ogretilir, ve kendi tecrubeme gore butun bunlar son derece kritik bilgiler, internetten ya da tanidiklardan ogrenmeye kalksaniz hepsini bir araya getirmek ve dogru siraya dizmek imkansiz o yuzden anne adaylarina tavsiyem, hamile jimnastigi, hamile plates'i (bizim oralarda pek bir moda olan bu galiba) ne bulursaniz gidin, mutlaka faydasini goreceksiz.

Diyelim ki bebeginizin dertsiz tasasiz dunyaya geldi, bebeginiz kucaginizda ertesi gun hastaneden taburcu oluyorsunuz, eve geliyorsunuz, her ne kadar okudunuz ettiniz diyelim yine de o bebekle ne yapacaginizla ilgili, nasil emzireceginizle ilgili hala hicbir fikriniz yok, bebeginiz ve siz bir de baba birbirinize bakiyorsunuz.
Bu noktada da sistem sizi yalniz birakmiyor. Dogum sonrasi bakim (kraamzorg) sistemi devreye giriyor bunu da ileriki yazilarim da anlatacagim.

Asagidaki linki tikladiginizda Okan Bayulgen'in "Sezeryan"konusunu isledigi Muhabbet Krali programini izleyebilirsiniz.
Herkese sevgiler...


http://tvarsivii.blogspot.com/2012/02/muhabbet-kral-02-subat-2012-full-izle.html

10 Şubat 2012 Cuma

Buralarda Kar Keyfi

     Gectigimiz hafta burada hava sicakligi -10 dereceye kadar dustu. Boyle olunca ulkenin her yerini kaplayan kanallar birer birer dondular. Boyle olunca, buz patenini, kizagini kapan herkes coluk cocuk kanallarin uzerinde kayip eglenmeye basladilar. Bizim gibi sicak ulke insanlarinin hele benim gibi sinuzitten ceken birinin ancak pencereden yutkunarak izleyebilecegi muhtesem bir goruntu.
     
      Ayni zamanda kisin buz klinligi 15 cm'ye ulastiginda, yilda en az bir kere Kuzey'deki Friesland bolgesinde, "Elf Steden Tocht"denen Friesland'daki kanallarin uzerinde olusan dogal buzun uzerinde 200 km'lik parkurda buz pateni yarismasi yapilir, cok onemli bir yarismadir, televizyonun basina gecer seyrediriz canli olarak, ama ne yazik ki bu yil buz kalinligi 15 cm.'yi bulamadigi icin Elf Steden Tocht daha yapilamadi, herkes cok uzgun, televizyondaki roportajlarda halkin uzuntusu acikca goruluyor. Biz sicak ulke insanlari ize bir turlu anlamiyoruz bunlari tabii ki, -10 derecede buz gibi hava da 200 km boyunca kaymak, ya da parkur kenarinda beklemek hangi akil sahibinin isi olur ki?!?!
     



      Bu kadar buyuk bir organizasyon yapilamasa da cocuklar bu eglenceden nasibini alsinlar diye, bizim ilkokul cocuklar icin buz pateni ve kizak partisi ayarladi, cocuklar ve veliler olarak buz tutmus kanalin uzerinde oyun oynadik, kenarda okul aile birligi ise usuyenler icin, cay kahve ve sicak cikolata ayarlamisti. Ben ilk defa buzun ustunde yurudum, cocuklarim icin kendimi feda ettim kendimi, cok egleniyorlardi ne yapayim. Iste size bizim ilkokulun buz partisinden fotograflar.

2 Şubat 2012 Perşembe

Amsterdam'daki tanidik Gulluoglu Baklavacisi!!!

       







                 Daha once de baska bir blog'da bulmustum Amsterdam'da Gulluoglu Baklavacisi oldugunu. Simdi biz iki Turk  Amsterdam'a kadar gideriz de Gulluogluna gitmez miyiz, tabi ki gideriz, gittikte. Rembrandt Plein'daki kucuk sokaklardan birinde buluyoruz Gulluoglu'nu, nasil mutlu oluyoruz sanki memleketten yillardir gormedigimiz birini Amsterdam'in ortasinda bulmusuz gibi nereden nereye.  Giriyoruz iceri, cok guzel, ayni Istanbul'daki kafeler gibi, vitrinin arkasinda baklavalar cesit cesit, kumpir var, dondurma var, semaverde cay var, kasarli tost var, ayni Turkiye'deki pastanelerdeki pastalardan var. Anneannemizin evinde gibiyiz hersey tanidik, zaten calisanlar Turk gelenler Turk, Turkce konusuluyor. Ben kuru baklava soyluyorum Aysun'da kadayif yaninda da cay. Simdi burada bir sey belirtmek istiyorum, boyle kesfe dayali gezmeleri baska biriyle yapmak riskli bir is aslinda gezme sizin dusundugunuzun tam tersi bir sekilde sonuclanabilir. Ya da, yaninizdaki kisi geziye sizinkinden cok  farkli bir boyut katar olay zenginlesir. Bunu niye anlattim cunku ben Gulluogluna boyle vatan memleket hasreti, ozlem falan felan gibi duygularla gittim ne yiyecegimizin cok onemi yoktu aslinda ve fakat kadayif gelince Aysun kadayifa degustasyon yapti sekerim, inanilmazdi. Kadayifin serbeti soyle, yagi boyle efendim firinda soyle kalmis, su kadar dakika bu kadar salise, inanilmaz hassas bir damak. O da ben de yok. Benim onume yemek gelir eger bozulmamissa onun serbeti, yagi ne olursa olsun yerim onunu arkasini karsitirmam. O yuzden baklava gelir gelmez tukettigimden fotografini cekemedim, halbuki cekmek istiyordum. Ama sagolsun Aysun, ince belli cay bardaginin fotografini cektide elimizde bir sey kaldi Gulluoglu'ndan geriye. Benim kuru baklava bana gore guzeldi iki saniye icinde yiyiverdim, Aysun'a gore ise biraz kuruymus, ayol baklavanin adi zaten kuru, kupkuru baklava iste. Neyse Amsterdam'a yolu dusecek olanlar icin illaki yolunuzu Rembrandt plein uzerindeki Reguliersbreestraat'taki  Gulluoglu'na dusurun, etrafta zaten bir suru Turk donerci var kime sorsaniz gosterirler bizde oyle bulduk zaten.



Red Light District-Episode 4-Eski bir fahise olan Mariska ile soylesi

       


                      Shirley McLaine'in Sweet Charity filminden guzel bir sarki, "Hey Big Spender".

       
        Evet dedigim gibi Red Light District'in tam ortasinda bir muze var, aslinda gokte aradigimi yerde buluverdim. Cunku burada sokaklarda dolasarak cok bir bilgi toplamak mumkun degil o yuzden aklimda hep pencerelerde calisan biriyle konusmak fikri vardi ama basimizi kaldirip dogru duzgun bakamiyorken  nasil iceri girelim de diyelim ki "Merhaba! Biz blog yaziyoruzda acaba iki dakika konusabilir miyiz?!?!

        Tabii muze olunca hemen iceri giriverdik, giris ucreti 1EU, icerisi asagi yukari 25 metrekare, ortacagda fahiselik yapmis iki kadinin gercek boyutta maketleri ve hikayeleri var, fotograflar, resimler, eski resmi belgeler, yatak sergileniyor, fuhusla ilgili kitap ve brosurler satiliyor, eger o pencerenin arkasinda durmak nasil bir duygudur diye merak ediyorsaniz Mariska size hemen bir workshop veriyor bir muddet pencere arkasinda durup rolplay yapabiliyorsunuz.




         Mariska'nin hikayesine gelince, kendisi onalti yasindayken bir kopek almak istemis ve bu ise baslamis yaklasik bes yil boyunca pencere arkasinda ve sexclublarda fahiselik yaptiktan sonra isi birakmis ve De Wallen'da ( Red Light District'in kuruldugu mahallenin adi) Prostitution Information Centrum'u acip hem turistleri bilgilendirmeye, hemde cesitli turlar, geziler duzenliyor ayni zamanda fahiselere ve muhabbet tellallarina sosyal ve yasal haklari ve yukumlulukleri, vergi beyannamesi duzenlemeleri vb. konularda bilgilendiriyor. Sagolsun bizi kirmayip bizimle bir muddet sohbet etti.

        Simdi Turkiye'de fuhus yasal olmasina ragmen yasal duzenlemeler o kadar sinirlayici ki, yasadisi olusumlara meydan veriyor ve hepimizin aklina kazinan malumyurek yakici hikayeler geliyor. Mesela Turk Ceza Kanununa gore, fuhus yapabilmek icin, 21 yasindan buyuk bayan ve bekar olmaniz lazim (erkeklerin ve evli bayanlarinda fuhus yaptiklari malum hepimizce) vesikali oldugunuz surece evlenmeniz yasak, bir sehirden baska bir sehire seyahat etmeniz icin ise vilayetten izin almaniz gerekiyor, fahiseler genellikle calistiklari genelevlerde yasiyorlar. Yasal fuhusa sadece genelev formunda musaade ediliyor. Bir sehirde nerede ve kactane genelev kurulacagina valilik karar veriyor ve genelevlerde alkollu icki satisi, muzik yapilmasi ya da calinmasi yasak.



        Mariska'nin anlattiklarina gore De Wallen'da calisan tum hanimlar kendi baslarinda calisiyorlar yani kazanclarini paylastiklari bir muhabbet tellali yok. Bir musteriye 20 dakika ayiriyorlar, fiyati 50 euro. Odalari sekiz saatlik devrelerle 100 euro'ya kiraliyorlar. pencereler 24 saat boyunca calisiyor yani gunde uc fahise ayni pencereyi paylasiyor. Kendileri yaptiklari kazancin bir cetelesini tutmak zorundalar (yani kasa defteri), % 19 KDV oduyorlar, hemen hepsinin bir muhasebecisi var, % 30 civarinda da gelir vergisi oduyorlar. Simdi burada hemen bir hesap yapiyorum:

Bir fahise bir musteriye 20 dakika ayiriyor,
iki musteri arasinda kendinin dus almasi, odayi toplamasi lazim diyelim ki 10 dakika,
eder saatte 2 musteri,
8 saatte 16 musteri,
musteri basina 50.- eu,
50.-eu x 16 = 800.- eu,
kira 100.- eu,
gunluk kazanci bir fahisenin 700.-eu
Aylik yaklasik 22 isgununden 15.400.-eu
%19 KDV oderse 12.474.-eu aylik kazanc. Hollanda'da bu para %52'lik vergi oranina girer ama Mariska'ya gore %30 oduyorlarmis, kalir 11.657.- eu
inanilmaz bir para, ben yanimdaki sevgili arkadasim, kendisi buyuk bir uluslararasi firmada toplam kalite muduru olan, calstigi sirket icin ozel ucaklarla dunyanin yarisini gezen Aysun'cugumun aylik kazancini merak etmeye basliyorum.

Tabii yukarida benim yaptigim tahmini bir hesaplama, Mariska bize bir fahisenin gunde bazen dort ya da bes, bazen yirmibes musteri aldigini soyluyor. Bir dakika! ben 16 hesaplamistim 25 nasil oldu, hem 25 nasil bir rakamdir nasil olur?!?!? Yine de kazancin cazibesine ragmen, calisma sartlarinin daha iyi olmasina ragmen, bu is toplumda iyi bir yer edinme sansi az olan, dusuk egitimli, normal bir is bulamayan kizlarin tercihi. Ve bu isi yapan hanimlar cift hayat suruyorlar, yakinlari bu isi yaptiklarini bilmiyorlarmis.

Pencere ardinda kendilerini teshir ettikleri halde, kirmizi isiklar, makyaj peruk derken tanidik birileri gecse bile  kimse kendilerini tanimiyormus, Mariska'nin onunden bir kac kere boyle konu komsu gectigi halde kendisini taniyan cikmamis.

Yasa disi insan ticareti durumuna gelince, Mariska'ya gore De Wallen'da boyle bir sey sozkonusu degil, calisanlarin hepsi yasal, su aralar cogu eski Dogu Blok'u ulkelerinden gelen hanimlarmis, hepsi kendi basina calisiyorlar. Burada bize biraz konuyu eviriyor ceviriyor gibi geldi cunku yasa disi insan ticareti alinan tum onlemlere ragmen, arastirdigim diger kaynaklara gore burada da sozkonusu. Bazi sokaklarda bu hanimlar zorla calistiriliyorlar, hem biraz mantikli dusunecek de olursak, birakin Hollanda'ca yi zar zor Ingilizce konusan, ulkesinden kalkip gelmis kizlar, buralari nasil bulacakta, yer kiralayacakta, muhasebeciyi bulacakta, belediyeyi bulup kendini kaydettirecekte vesaire vesaire, bana gore imkansiz degil ama cok zor. Cogumuz biliyoruz bu kotu yola dusurme hikayelerinin nasil oldugunu ve heryerde de ayni bu hikayeler, genelde Dogu Avrupa ulkelerinden mankenlik ve fotomodellik vaatleri ile getiriliyorlar kizlar.

Bir kac yil once De Wallen'da erkek fahiselerin calistigi pencereler yapilmis, ama medyanin o kadar ilgisini cekmis ki sokaklarda surekli kameralar dolasmaya baslamis. Bayanlar erkekler gibi degiller fotograflarinin o sokakta cekilmesini istemedikleri icin musteri gelmez olmus o yuzden o pencereler kaldirilmis.

Mariska'ya guvenliklerini nasil sagladiklarini sordum, yani musteri iceride bir anda saldirir ya da parasini calmaya calisirsa diye, o sokakta calisirken kimin ne oldugunu bir bakista anladiklarini soyledi tecrube yani, gozlerinin tutmadigi kisilere kapiyi acip iceri almiyorlarmis, olduki dogru duzgun gorunen adam iceride degisiverdi, o durumlarda da odada panik dugmesi varmis, bastiklari anda polis gelip duruma mudahale ediyormus. Zaten birkac kiz birbirlerinin arkalarini da kolluyorlarmis, sanirim bazi yanyana odalardan birbirine gecis var.

Tabii bir diger sorum sokaklarda bisikletlerle dolasan coluk cocuk ve bebek arabalari ile gezen ciftler oldu. Meger, pencerelerin oldugu binalarin ust katlari normal evmis, coluklu cocuklu aileler oturuyormus, pencereleri kiraya verenlerde zaten bu ust katlarda oturan kisilermis, dusunsenize gunde 300.-eu kira geliri yapiyorsunuz ekstradan. Belediyenin de bolgedeki guvenligin ust duzeyde olmasini saglamak icin basvurdugu bir yontemlerden biriymis, ailelere bu evleri satmak ya da kiraya vermek. Sokaklarda tek bir uniformali polis gormedik bu arada, hos taskinlik yapanda gormedik, genelde ortam kalabalik ama olaysiz mis.

Mariska ile yaptigimiz soylesimiz bu kadar oradan sokaga cikiyoruz havadaki marihuana kokusu  yogunlasmis, hani Adana'da hava boyle kebap kokar ya, burasida oyle marihuana kokuyor, kalabalik iyice artmis, sokaklara tasan muzik ise bir yandan. Ama bakiyorum ortam hakikaten guvenli simdi ne demek biz iki bayan, fuhus mahallesinde yuruyoruz, kimsenin kimseyi rahatsiz ettigi yok, sonra aklima Karakoy'deki genelevler sokagi geldi birden bire, bir yokus uzerinden bakmistim asagiya, sokagin girisi polis barikati ile kapali idi, gimek isteyenlere kimlik kontrolu yapiliyordu, bayanlar ve 18 yas altindakiler sokaga alinmiyordu. gulumsuyorum. Red Light District mevzusu burada boyle bitmis oluyor, istasyonun yolunu tutup evlerimize donuyoruz artik.
Daha fazla bilgi icin Mariska'nin websitesi soyle: www.pic-amsterdam.com
Ayrica Red-Light-District'te cesitli turizm firmalari rehberli geziler duzenliyorlar, en az 14 kisilik gruplara ozel duzenleniyor, gruplari siz olusturuyorsunuz, onlar rehberi basiniza veriyorlar. Yukaridaki websitesinde de boyle bir turla ilgili bilgi var.